Pazar, Eylül 19, 2010

ASMALIMESCİT’İN BİRAHANESİ!..- Mehmet Tezkan

Cuma günü Çetin Altan’ın “zırva” ile “tevil”in bitmeyen çiftleşmesi başlıklı yazısı imdadıma yetişti..Son günlerde yazılanları çizilenleri artık daha rahat açıklıyorum..Mesela..Görmüyor musunuz, Asmalımescit’te yeni birahane açıldı. Hem de AKP’li Belediye Başkanı zamanında açıldı, son beş yıl içinde açıldı cümlesini okuyunca ne alakası var diyordum..Dam üstünde saksağan gibi geliyordu..Meğer alakası varmış..Tevilmiş!..

Tevil ne?Çetin Altan yazısında şöyle açıklamış: “Zırva” bir iddiaya, tutarlı bir açıklama yapmaya çalışmak ise, tevil; zırvalamanın içeriğini ve anlamını kaydırmaya çalışma...”

Gelelim nasıl tevil olduğuna..Muhafazakârlaşmıyoruz, tam tersi oluyor diyen nasıl tevil edecek iddiasını?Asmalımescit’te birahane açıldı diyerek..Asmalımescit’in yanı başındaki Nevizade’yi solladığını örnek göstererek..

Bayburt’tan bir örnek çıkarsan..Maraş’tan..Siirt’ten, Bingöl’den..Batıya doğru gel, Kütahya’dan, Afyon’dan..Gitmek lazım, görmek lazım.. Örnek bulamayınca da bulamadım demek lazım..En iyisi gitmemek..

Şunu da anlamış değilim.. Evet oylarını demokratikleşmeye, özgürleşmeye, değişime, değişimin faziletine bağlayanlar neden evet oyunun yüksek olduğu yerlerde yaşamazlar..Oralara takılmazlar.

Hem hayırcıları darbeci, statükocu diye suçlarlar hem de hayır oylarının yüksek olduğu yerlerden ayrılmazlar..

Neden hayırcı Beşiktaş Çarşı’da balık yemeyi tercih ederler de yolları evetçi Sultanbeyli’ye düşmez..

Hayırcı Kadıköy Çarşı’da ideal mekândır, rahat ederler.. Neden aynı rahatlığı evetçi Başakşehir’de aramazlar..Sultangazi’ye uğramazlar..

Asmalımescit’te yaptıkları gibi yol üstü masasına kurulup iki tek atmak istemezler..Değişimci dedikleri Esenler yerine, statükocu ilan ettikleri Levent’i tercih etmeleri nedendir!

Bi acayip durum değil mi?

Evet verdikleri için öve öve bitiremedikleri kentlere, demokratikleşmenin öncüsü dedikleri kentlere gitmiyorlar.. Hayır dedikleri için hakaret ettikleri insanların yaşadığı kentlere koşuyorlar..Statükocu, darbeci, askerci, laikçi Ege’den, Akdeniz’den çıkmıyorlar..

Tatilde daha rahat ederiz diye, yüzde 95 evetle rekor kıran Bingöl’e koşmaları gerekirken, soluğu mahalle baskısının had safhada olduğu, dayatmacı, statükocu Foça’da, Çeşme’de alıyorlar.. Hayırcı Muğla’nın ilçelerine de insanına da bayılıyorlar.. Nedendir!..Yüzde 79 oranında hayır diyen Karşıyaka’yı cazip kılan nedir!..

Çarşamba, Eylül 08, 2010

Madde Madde Referandum - Yılmaz Özdil

Yeni başlayanlar için referandum... Madde madde


Aylardır anlatılıyor... Hâlâ “hangi maddeleri oylayacağız?” diyen var.

İzah edeyim.
¡
Memur maddesi: Kamu Personeli Seçme Sınavı yapıldı, dini imanı dilinden düşürmeyen cemaatçi arkadaşların soruları arakladığı, kul hakkı yemeye utanmadıkları ortaya çıktı.
¡
Eğitim maddesi: Üniversite sınav sorularının takunyalılara sızdırıldığı, kendi dershanelerine servis edildiği, milyonlarca evladımızın geleceğini çaldıkları ortaya çıktı.
¡
Güvenlik maddesi: Polis Akademisi sınavında soruların zimmete geçirildiği, tarikatçılara ezberletildiği, uzun lafın kısası, hırsızların polis olmaya çalıştığı ortaya çıktı.
¡
Eşitlik maddesi: TRT’ye personel almak için sınav yapıp, sonuçları internetten yayınladılar, ancak, torpil taleplerini silmeyi unuttular, böylece, kazanan isimlerinin yanında “şu müdür tanıyor, bu müdür kefil” gibi notların düşüldüğü ortaya çıktı.
¡
İşçi hakları maddesi: AKP’li belediye itfaiyeye alınacak üç personel için sınav yaptı, yüzlerce aday “belgen eksik” diye sınava sokulmadı, “prosedürü uyguladık” dendi, sonuçlar bi açıklandı, başkanın oğlu ve kayınbiraderiyle, zabıta müdürü oğlunun kazandığı ortaya çıktı.
¡
Ekonomi maddesi: Kamu bankası sınav yaptı, müfettişler aldı, boru değil, müfettiş bu, sahtekârları yakalayacak, 80 puan alanlar girecekti, 70 alanlar dolduruldu, rezalet ortaya çıkınca, bilgisayarın hata yaptığı söylendi... Bir başka kamu bankası müfettişler aldı, sınavı hazırlayan özel üniversitenin aynı soruları daha önce bir başka kamu kurumunun sınavında sorduğu ortaya çıktı, suçüstü enselenen üniversite “ayy çok pardon” dedi.
¡
Sağlık maddesi: Sağlık Bakanlığı Unvan Sınavı yapıldı, 20 soru iptal edildi, 17 sorunun cevap şıkları değiştirildi, zaten 50 soru vardı birader, belli ki unvanı yükseltilmek istenenler buna rağmen becerememişti, sonuçlar bir hafta geç açıklandı, rezaletin ayyuka çıktığı ortaya çıktı.
¡
Spor maddesi: Çok örnek var, birini anlatayım, Menderes Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksek Okulu’nda sınav yapıldı, kazananların listesi açıklandı, sonra o liste indirildi, başka liste asıldı, kazanıp kayıt yaptıranlara “siz kazanamadınız” dendi, kazanamayanlar kayıt edildi, savcı “oha artık” demek zorunda kaldı, mahkemenin yürütmeyi durdurduğu ortaya çıktı.
¡
Sendika maddesi: Eğitim Kurumu Müdürlüğü sınavı yapıldı, soruların iktidara yakın bi sendikanın çalıştayında sorulan sorular olduğu, o sendikadan olanların kazandığı ortaya çıktı.
¡
Din maddesi: Diyanet İşleri Başkanlığı vaizlik, Kuran kursu öğreticiliği, müezzinlik sınavı yaptı, başarılı olan adaylar başarısız ilan edildi, başarısız denilen adaylar mahkemeye başvurdu, olmayacak duaya amin denildiği, sınavın iptal edildiği ortaya çıktı.
¡
Netice itibariyle...
¡
Son 4-5 senede, vatandaşların geleceğiyle alakalı olup, seçenekli şıkları bulunan her sınavda, hukuken tespit edilmiş “yamuk” olduğuna göre, pazar günü cevabı aranması gereken asıl soru şudur... Hukuk sınavı referandumda katakulli olmayacağının garantisini kimse verebilir mi?
a, evet
b, hayır

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Dünya BAsketbol Şampiyonası - Yılmaz Özdil

Dünya basketbol şampiyonası, NBA’in efsane ismi, Los Angeles Lakers’ın ribaund kralı Müslüm Gürses’in “hem sarhoşum, hem yastayım” şarkısıyla açıldı sayın basketbolseverler...

Gerçi, ramazan mübarek gün “bar taburesi üstünde sarhoşum, yastayım” şeklindeki üçlük atış, tribünleri kederlendirip, “hazır potayı bulmuşken, iki tek de biz atalım” isteği uyandırdı ama, salonda sadece meyve suyu dağıtılması, ahalinin dağıtmasını önledi.

2’şer metrelik “dev” adamlara, “minik” serçeyle konser verdirmek de, önemli olanın “boy değil, soy” açılımını kanıtlar bi görüntüydü.

Ancak... Milletin aptesi bozulmasın diye memeleri zincirle zırhlanan dansöze “salla salla, gül memeler çağlasın” nakaratıyla göbek attırılırken, erkek semazenlerin etek giymesi, yabancı seyircilere durumu izah etme noktasında güçlük yarattı.

Sezen Aksu’nun “böyle dilber gördün mü, ey meclis-i şahane” lafını duyunca, Meclis Başkanımız kürsüye fırladı... Spor’a sipor dedi. Sonra, spor bakanımız çıktı, süpor dedi. Canlı yayın yaptığımız 172 ülke arasında sadece biz Türkçe konuştuğumuz için, sorun olmadı.

LeBron James gelmedi, Yao Ming gelmedi, Ginobili gelmedi, hükümetimizin pivotu olan Başbakanımız da gelmedi... Turnuva öncesinde Arjantin’le yapacağımız hazırlık maçı 9’da başlayacakken, Başbakanımızın iftar programı nedeniyle 9.30’a alınmış, Başbakanımız bekle bekle, gelmemiş, maç 10’a doğru başlatılmıştı... Belki bu sefer gelir, bekleyelim dendi, ancak sahurda bile gelmeyeceği anlaşılınca, mecburen tören başlatıldı, Kanadalı sirk çıkarıldı.

Gasol ve Nowitzki gelmeyince, Cumhurbaşkanımız da gelmedi... Ankara’da oturduğu halde, zahmet edip Ankara’daki maçlara da gelmedi... İlla gelsin diye, Bursa gibi basketbol şehri yok sayıldı, Kayseri’ye maç götürüldü. Ama, Kayseri’ye Türkiye maçı götürülmesi unutuldu! Cumhurbaşkanımız, Araplardan kim var demiş olmalı ki, Ürdün maçına gitti.

“Hayırcı” Fazıl Say’ı kadroya almayıp, “Evetçi” Sezen Aksu, Müslüm Gürses ve Mustafa Erdoğan ilk 5’te sahaya sürülünce, gözler Kiboş’u aradı... Kiboş’un “Kobe Bryant yoksa, ben de yokum anacım” dediği iddia edildi... Ajdar’ın kapanış törenine Harlem’le birlikte çıkacağı söylentisi ise, Ciguli tarafından yalanlandı.

Papyonlu senfoni orkestrası ince ince çalarken, mehter takımının “ya Allahhh” diye salona dalması, FIBA heyetinde panik yarattı... “Kılıç Kalkan çıkmayacak” garantisi verilince, biraz yatıştılar. Truva beygiri çıktı onun yerine... Truvalılar zurna eşliğinde, horon tepti.

Bi ara parkede deve kesilecekmiş dedikodusu yayıldı... Türk yıldızlarının tavanda gösteri yapmaması, Genelkurmay’ın memleketin gelişmesinden rahatsız olduğu şeklinde yorumlandı.

Ve, Başbakanımız maça geldi... Tanjeviç’in Mehmet Okur’un yokluğunda Başbakan’ı oyuna sokacağı öne sürüldü. Bunca hadiseden sonra olur mu olur dendi, ancak beklenen olmadı.

Başbakan geldi diye, alt tarafı mini etek giyen ponpon kızların sahaya çıkması yasaklandı... Böylece, biz kimsenin kılığına kıyafetine karışmıyoruz palavrası, bir kez daha çemberden döndü.

Allah'tan takımımız çölde vaha gibi. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz sayın basketbolseverler...