Pazar, Temmuz 08, 2012

Kayda Geçsin - Mehmet Tezkan

Hükümet adamları başkalarını suçlamaya başlarlarsa..
Anlayın ki kabahatlidir..
Kendine sorulması gereken soruları başkalarına soruyorlarsa..
Bilin ki çıkış arıyordur..
Başkalarını suçlayarak kendini aklamaya çalışıyor..
*
Hemen örnek.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu; Suriye politikasında çuvallamamış gibi, Esad’a yıllardır kol kanat geren kendileri değilmiş gibi, kefil olmamışlar gibi davranıyor..
Kendini eleştiren aydınlara sormuş..
Geceleri rahat uyuyor musunuz?
Aslında aydınların ona sorması lazım..
Geceleri rahat uyuyor musunuz?
Suriye’nin insan hakları diye bir kavramla tanışmadığını yeni mi gördünüz diye..
*
Bakan 61 kez Suriye’ye gitmiş.. Suriye’nin dikta rejimi ile yönetildiğini görmemiş..
İşkence merkezlerinden haberi olmamış..
Hapse tıkılan muhalifleri duymamış.. Şimdi çıkmış, solculara kızıyor, liberallere kızıyor, İslamcılara kızıyor..
Ona buna kızıyor.. Aslında kızması gereken kendisi..
İşin bu boyuta geleceğini görmediği için..
*
Demiş ki; Suriye’de 27 işkence merkezi var.. Ankara ile Şam ortak bakanlar kurulu toplantısı yaparken işkence merkezleri yok muydu?
Sıfır sorun diye övünürken..
Esad’ı alışveriş merkezinin açılışına davet ederken..
Kardeş ilan ederken..
*
Sudan mevzuuna girelim mi?
Ömer El Beşir diktatör değil mi, 300 bin kişinin ölümünden sorumlu tutulmuyor mu? Hakkında tutuklama kararı yok mu?
Neden kankayız..
Neden askeri anlaşma imzaladık? Esad da aynı Beşir de aynı değil mi?
İkisi de zalim değil mi?
İşin garibi..
‘Zalim Müslüman’sa masum mu göreceğiz?’ sorusu yıllarca Bakan’a soruldu yanıt vermedi..
Bu soruyu şimdi Bakan başkalarına soruyor..
Zalim Müslüman’sa masum mu görelim?
Kime soruyor..
Karar merciinde olmayanlara soruyor.. Kısaca kendini aklamaya çalışıyor..
Geçmişte yaptıkları hatalardan sıyrılmaya çalışıyor..
Derdi dünü unutturmak..
Bunu yaparken de insanlık onuru, özgürlük, ahlaki duruş gibi kavramlara sığınıyor ama olmuyor..
Düne kadar Esad’ı..
Bugün hâlâ Beşir’i neden desteklediğini izah etmiyor..
*
Pazar pazar bunları niye yazdım..
Kayda geçsin diye yazdım.. Duruma göre konuşma devri bitsin diye..
Balık hafızalı olmadığımız anlaşılsın diye..
Hata yapanların hata yaptıklarını kabul etme dönemi başlasın diye..
*
İyi pazarlar!..

Tanrı'nın bizdeki parçacığı - Bekir Coşkun

CERN’de bilim adamları büyük olasılıkla “Tanrı parçacığını” bulduklarını açıkladılar:
“Büyük Hadron (LHC) çarpıştırıcısında, Higgs Bozonu deneyindeki 126 giga ekertrovolt-Ge-V kütle bölgesinde, maddenin kütlesel dönüşümü atom altı yapısal projektörde belirlenirken, ancak izlerin 5 sigma seviyesinde izlendiği…”
İki saat oku…
Anlarsan…
*
Bizdeki parçacık açıkladı:
“Takdir-i ilahi geldiğinde, hak vaki olur…”
Altı kelime…
*
Deney:
TOKİ konutları birinci etap…
Yerin altı…
Derenin içine apartman yaptı, derinde iki oda bir salon… Çoluk çocuk ile dereyi çarpıştırınca; 11 ölü…
Yandaş müteahhitlerin oluşan dünyaları ile yoksulun yıkılan dünyasının açıklaması bu kez sadece iki kelime:
“Rahmetin hikmeti…”
*
Deney:
İsyancıları silahlandırıp, sınırdan içeri silah ve adam sokup, “sonun geldi” diye tehdit edip, iyice fıttırtılan Suriye’nin önünden, uçağa bindirilmiş iki pilot geçirildi…
Büyük çarpışma gerçekleşti…
Sonuç; 1260 metre suyun altı…
İki postal, bir kask…
Önünden tabutlar geçerken, sonucu açıkladı bizdeki parçacık:
“Şehadet mertebesine erdiler…”
Üç kelime…
*
Hâlâ 100 metre yerin altında, 10 milyar dolar harcayarak dünyanın nasıl oluştuğunu arayıp dursun fizik…
Bununki iki satır tüzük…
Diyelim ki en az üç doğurtuyor…
Bebeğin rahme kaç adet gireceğini belirliyor…
Nasıl çıkacağını ayarlıyor…
*
Parça, marça…
Ama Tanrı ya…
Cenneti var, cehennemi var mesela…
Başörtülüler, badem bıyıklılar, cami yaptırma derneğine makbuz kesenler… Yandaşlar, yalakalar, yanaşmalar cennete…
Öbürleri zaten cehenneme…
Gözaltı, tutuklama, infaz, hapis, eziyet, işkence, zulüm…
*
Ve nihai deney:
İlkellik ile çağdaşlık karşı karşıya geldi…
Çarpıştırıldı…
Bizdeki Tanrı parçacığı çıktı ortaya…
*
“Peki, bizdeki parçacık Tanrı’nın neresi?” derseniz…
Siz bilirsiniz artık..

Stratejik Derinlik - Yılmaz Özdil

Dışardan…
Büyükelçi yapıldı.
Dışardan…
Dışişleri bakanı yapıldı.
*
Hariciyeci’dir yani.
Hep hariç’ten geldi.
*
İç politikayı “hiç” politikaya çeviren AKP’nin “düş politika” mimarı oldu.
*
Bi kitap yazdı:
“Stratejik Derinlik… ”
Kullanım kılavuzu gibi.
*
Komşularla sıfır sorun dedi.
İyi kötü selam veriyorlardı.
Sıfır komşumuz kaldı.
*
“Kara” ve “deniz” havzalarıyla…
“Hava” sahası ilişkilerimizin nasıl olması gerektiğini izah etti kitabında.
*
“Kara”da çuval geçirdiler.
“Deniz”de gemimizi bastılar.
“Hava”da uçağımızı vurdular.
*
Geriye “derinlik” kalmıştı…
*
El âlem düşürdü.
El âlem çıkardı.
Boyumuzun ölçüsünü olmasa bile…
Taaa nerelerde boy verdiğimizi göstermiş olduk cümle âleme.
1260 metre.