Cuma, Şubat 20, 2009

Herşey Normal

Koza Holding yönetim kurulu üyesi Melek İpek, bir umre gezisi organize etmiş. Aralarında bakan ve milletvekili eş ve kızlarının da olduğu 180 seçkin (elit; hani biz elittik) hanımefendi 10 günlük umre için THY’ ndan kiralanan özel uçak ile Mekke’ nin yolunu tutmuşlar. Mekke Hiltonda kalcaklarmış. Allah kabul etsin.

Gazeteyi okurken farkettim ki, az kalsın üzerinde düşünmeden bile geçip gidecektim. Normal bir durum gibi yani. Peki normal mi? Bakalım,

AKP iktidarı ile birlikte hızla büyüyen, küçücük bir işletme iken, şimdi işi altın madeni işletmeye kadar götüren dünün davetiyecisi, BUGÜNnün gazetecisi Koza Holdingin bu umreyi planlaması mı normal?

Cumhurbaşkanı(n)ız Gül’ ün en son Suudi Arabistan ziyeretinde Kral’ dan bu umre için özel izin istemesi mi normal?

Katılan bakan ve milletvekili eşlerinin, Bakan ve Milletvekili kocaları tarafından bu durumun hiç iyi algılanmayacağı yönünde bir uyarıda bulunmamaları mı normal?

Ya da, katılan seçkin (elit) kadınların, biz kendi paramızla başka bir zaman gideriz. Tam da kriz zamanı kocalarımızı zor durumda bırakmak istemeyiz demememeleri mi normal?

Koskoca, ve de üstüne üstlük temel felsefesi hoşgörü ve mütevazilik olan islamın ileri gelenlerinin ve daha da kötüsü dindar insanların, İslam’ ın pullanıp paketlenip ticari mala dönüştürülmesine tepki göstermemesi mi normal?

Daha düne kadar Filistin’ dekiler için ağlayan başhanımın bile bu geziye göz yumması mı normal?

Tehlikenin farkında mısınız?

Tekrar hatırlatmak adına bir de şöyle yazayım;

?zınısım adnıkraf ninekilheT

Bu anlatılanlar size normal geliyorsa hala, siz her an bu insanları ve/veya kocalarını meclise vekil, belediyeye başkan, başımıza başbakan, devletimize cumhurbaşkanı yapabilirsiniz. Çünkü siz anormalleşen memleketimin, herşeyi normal gören insanısınız.

İnsan olduğunuz için sevgiyi her daim hak ediyor olabilirsiniz ama saygınızı kaybetmek istemiyorsanız bu haberleri normalleştirmeyin.

Pazar, Şubat 15, 2009

Her Zaman İktidar Yalakası Ol, Bu bir Yol Bulma Metodudur

Geçen sene yapılmış bir kısa film var. Adı; Mutlu Ol Bu Bir Emirdir.

Plato yapıma ait bu kısa film internet ortamlarında çokça dolaşmakta ve olumlu olumsuz eleştiriler almaktadır.

Plato Film bilindiği üzere TRT ile yaptığı anlaşma üzerine, reyting yaptığı kadar para kazanan Sinan Çetin' in şirketidir. Zaten bu kısa filmin yönetmeni de kendisidir.

Önce filmi izleyin bence;




Film tam anlamıyla eğlencelik ve güzel... Hatta komik ve acı... Ancak iki nokta var:

1- Cumhuriyet döneminde Halk Müziği yasaklanmamıştır. Türk Sanat Müziği 7-8 ay gibi bir süre saçma bir şekilde yasaklanmıştır. Atatürk' ün mecliste yaptığı, klasik batı müziğinin devrimlerin bir parçası olması gerektiğini, halkın çağdaş dünyaya açılmasında müziğin de önemli olduğunu ima eden konuşması üzerine bazı dangalak aklı evvellerin koyduğu saçma bir yasaktır. Sonuçta büyük bir hata olmuştur. Devrimlerin yaratıcısı olan Atatürk' ün kısa bir sürede olsa göz yumduğu ya da bilmediği (çünkü kendisinin Türk müziğine olan ilgisi ve sevgisi zaten bilinen bir gerçektir) hatalarından bir tanesidir. Zaten bir faydası olmayacağı ve saçma olduğu anlaşılıp kaldırılmıştır.

2- Türkiye' de yıllarca uygulanan Kürtçe konuşma ve müzik yasağının tamamen karşısında olan birisi olarak şunu söylemek isterim ki, Sinan Çetin' in bu kısa filmi hem abartısıyla, hem de bilerek Halkın daha fazlasının etikileneceğini bildiğinden Türkülere yasak konmuş gibi göstermesiyle farklı emeller gütmektedir. Çok demokrat(?) ve halk adamı Sinan Çetin' i Kürtçe müzik yasaklarının olduğu dönemlerde de, ya da Madımak' ta türküler ateşe verilirken de sahnede görmek isterdik.

Bu iki nedenden dolayı, zamanlamasından ve iktidar kadrolarıyla iş ilişkisinden dolayı ve en önemlisi hiç de halk adamı olayan karakteri bilindiğinden dolayı Sinan Çetin' in fırsatçılıktan başka bir şey yapmadığından adım kadar eminim...

Sevgiler

Cumartesi, Şubat 07, 2009

Dalgacı Mahmut

2 aydır her yeni bir Londra sabahına uyanışımda bir gün benim memleketim de böyle medeni bir ortam yakalayabilecek mi diye düşünüyorum. Ne türban ne din kavgası, ne ulaşım derdi, ne de yönetim. Bazen de diyorum ki, oğlum ne kafa yoruyorsun bu işlerle. İşin var, gelirin idare eder. Güzel ve mutlu bir ailen ve sevdiğin arkadaşların var, bırak ne yapıyorlarsa yapsınlar ucuz siyasetçiler. Ama olmuyor işte, çünkü çocuk yapmak istiyorum ama korkuyorum. Bu ülkeye, bu dünyaya, bu eğitim sistemine güvenemiyorum.

Bazen Orhan Veli' nin Dalgacı Mahmut' u olabilmek istiyorum. Gökyüzünü boyamak istiyorum siz uykudayken, her sabah maviye uyanasınız diye. Yırtılan denizleri dikmek, yıkılan köprüleri kurmak, bozulan dostlukları onarmak istiyorum. Ama dalga da geçmek istiyorum arada sırada. Bir baş düşünüyorum başımda, bir ayak düşünüyorum ayağımda, bir mide düşünüyorum midemde, bir deli orman düşünüyorum ülkemde, bir aşk düşünüyorum halkımda, bir şevk. Ama ne halt edeceğimi nereden başlayacağımı bilemiyorum.

Şiiri Müşfik Kenter' in sesinden dinlemek için:







İsim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir bas düşünürüm basımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem.

Çarşamba, Şubat 04, 2009

Resme İyi Bakın


Bana, pisliği, adiliği, din ticaretini, hırsızlığı, samimiyetsizliği, çıkarcılığı ve onursuzluğu ve en önemlisi YÜZSÜZLÜĞÜ anlatıyor.


Adamın oğlu hakkında denmedik şey kalmıyor, o hala göstere göstere iş yapıyor. Bunun adı yüzsüzlük ve pişkinliktir. Bu, Kemal Unakıtan' ın, Binali Yıldırım' ın, Tayyip Erdoğan' ın çocuklarının nasıl zengin olduğunu düşünmeyen, düşünemeyen, okumayan, okutturulmayan, okusa da okuduğunu anlamayan, ilk fırsatta devleti soyma peşinde olup ta 5 vakit namaz kılınca her şeyden yırtacağını hesaplayan, akıl tutulması yaşamış halkın uyuşukluğuna ve koyunluğuna güvenmektir.


Bu arada, Davos' ta yaşananlar ABD ve AB' nin işine geldi yorumlarına katılıyorum. Bu ülkenin giderek radikalleşmesi, önce Fethullah ile fethedilmesi, ve iyice araplaşması gerekiyor ki, ABD bizi iyice boyunduruga alsın ve de demokrasi getirsin zamanı gelince.


Şu gün itibariyle, zaten sorulacak çok hesap var ama, ülkemin başına gelecek böyle bir felakette işgalcilerin peşinde düşmeden önce bu Fethullahçı tayfaya göz yumanların yakasına yapışacağıma emin olabilirsiniz.