Cuma, Ekim 30, 2015

28 Şubat Çok Hafif Kaldı - Mehmet Yılmaz


Çarşamba, Nisan 01, 2015

Ayhan Çarkın'ın itirafları

Son yaşanan olaylar sonrasında Milliyet'te yayınlanan aşağıdaki yazıyı haıtlatmakta fayda var;

http://www.milliyet.com.tr/perpa-daki-kizi-tanik-olmasin-diye-oldurduk-/gundem/gundemdetay/28.12.2011/1481168/default.htm?ref=OtherNews

PERPA’daki kızı tanık olmasın diye öldürdük!

Ayhan Çarkın, aktif görev yaptığı döneme ilişkin olarak CHP’li Aygün’le ağlayarak konuştu, çok sayıda faili meçhul cinayetle ilgili bilgiler verdi

PERPA’daki kızı tanık olmasın diye öldürdük!

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e Adalet Bakanlığı’nın izniyle önceki gün Ayhan Çarkın’la 4 saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Aygün’ün notlarına göre ağlaya ağlaya konuşan Çarkın, diğer özel harekatçılara konuşmaları için çağrıda bulunarak özetle şunları söyledi:
ÇITLAK’I BOŞA ÖLDÜRDÜK: PERPA baskını, basit bir gaz bombasıyla yapılabilecek bir operasyondu. Silah kullanılması gerekmezdi. Buna rağmen yargısız infaz yaptık. Oradakiler bizimle çatışmaya girmedi. Çatışma süsü verildi. Garson kızı da (Selma Çıtlak) tanık kalmasın diye öldürdük. Sonradan çok pişmanlık duydum.
TİKKO OPERASYONU: İstanbul Maltepe’de, 3 TİKKOlu genç için ihbar geldi. Gittik. Kızı asansörde öldürdük. 2 kişi ise çatıda öldürüldü. Evlerine girdik fena oldum. Yeni çay demlemişlerdi. Ne silah vardı ne başka bir şey.
DEV-SOL’A OPERASYON: Birçok operasyona katıldık. Sinan Kukul, Sabahat Karataş gibi isimler, yargısız infaz sonucu öldürüldü. Daha böyle birçok isim var. Yakalanabilirlerdi ama çatışma sürüyor süsü verildi.
SLOGAN ATTILAR: Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün polis katili olduğu söylendi bize. Yakalayıp bir kamyonetin arkasına attık. Koli bantıyla bantladık. Ormanlık bir alanda sorguladık. Sonra yere oturtup infaz edildiler. Çocuklar bir an için geri adım atmadı. Vurulurken ‘insanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan atıyorlardı. Şimdi benim oğlum, onların yaşında. Düşündükçe ağlıyorum. Bize bu insanları hep ‘polis katili’ diye tanıttılar.
FOTOĞRAFI BAŞUCUMDA: Ayhan Efeoğlu, emniyette işkence sonucu öldü. Cesedini bize verdiler. Biz bomba ya da bu tip bir şey sandık imha için bavulu görünce. İçinden ceset çıktı. Götürüp gömdük. Kendi ellerimle gömdüm. Şimdi fotoğrafı, cezaevinde başucumda asılı. ‘Adaşımdan’ özür diliyorum her gün. Her gün resmine bakıp ağlıyorum.
MEZARLARIN ÜZERİNE GÖMDÜK: Bizim ekip, bir ihbar üzerine Muş’a gitti. 8 kişi infaz edildi orada. 3 arabayla gidildi. Yollar buzluydu. 1994’ün kış ayları. Muş Merkez Mezarlığı’ndaki 8 ayrı mezarın üzerine gömüldü öldürülenler. PKK’nın politikalarına da karşı çıkan, barış isteyen bir grup. Belki örgüt de tasfiye edecekti. Ortak operasyon gibiydi.
60 YAŞINDAKİ AMCA: Aynı ekip, Gaziantep’te 60 yaşındaki bir amcayı inşaatta infaz etti. Onun da örgütle (PKK) ortak operasyon sonucu infaz edildiğini düşünüyorum.
ÖRGÜTLER DE İŞİN İÇİNDE: Bazı örgütler, temizlemek istedikleri adamları bize bildiriyorlardı. İhbarla bildiriliyordu. Bu adamlar infaz ediliyordu. Güneydoğu Mardin Ömerli’de, Pınarcık katliamı ile 31 kişi öldürüldü bu bir vahşetti.
150 KİŞİ GÖREVDE: O dönemde, bu işlerin içerisinde yer alan 150’ye yakın kişi hâlâ etkin görevde. Bu kişilerin hakkında işlem yapılması gerekiyor. İsimlerini tek tek savcıya söyledim.
CUMARTESİ ANNELERİ: Soner Gül, Hüsamettin Yaman ve Ayhan Efeoğlu’nun fotoğraflarını Cumartesi Anneleri’nin elinde gördüm. Bilmiyordum ki ben bunların öğrenci olduklarını. Polis katili sanıyorduk. Af dilemek, onlarla konuşmak istedim. Gittim, Nevruz’a katıldım. Bildiklerimi anlatmaya karar verdim. Öldürdüklerimiz rüyalarıma giriyor. Cumartesi anneleri, rüyalarıma giriyor. Hesaplaşmaya da böyle başladım zaten.
20 METRE YANDADIR: Gösterdiğim yerlerde ceset bulunamaması, orada olmadıkları anlamına gelmez. Çıkartılmamışsa, geniş bir alan taramasıyla bulunur. Orada yollar, ormanlar yapılmış. 20 yıl geçmiş. Gösterdiğim yerde değilse, 20 metre yanındadır. Söylediğim herşey doğru. Ben bu ekiplerin içindeydim.
AĞAR GİBİ RAHAT DEĞİLİM: Mehmet Ağar, bunların bir plan dahilinde olmadığını söylüyor. Benim vicdanım, Mehmet Ağar gibi rahat değil.
GÜNDEM’İN BOMBALANMASI: Özgür Gündem gazetesini bizim Ankara ekibi bombaladı. Ankara ekibinin ilk eylemi. 92 yılında. 96’dan sonra örgütten koptum zaten. Bize ‘polis otosuna bomba attı’ diyorlardı gidip öldürüyorduk.
YEŞİL, DEVLET KORUMASINDA: Yeşil (Mahmut Yıldırım) yaşıyor ve devletin korumasında olduğuna inanıyorum.
TERÖR ÖRGÜTÜ GİBİYDİK: Biz, yasallık perdesi altında terör örgütü gibi çalıştık. Ölen insanların bir çoğunun slogan attı. Geri adım atmadı. Bu insanlara hayranlık duydum. Üç parmak işareti ‘gördüm, duydum, biliyorum’ anlamına geliyor. Diğer faillere mesaj.
SEVGİLİLERİNİ İNFAZ ETTİLER: Bizim grup canavardı, sevgilisi ile anlaşamayıp öldürüyordu. Biri sevgilisini öldürdü. Kan döke döke canavarlaşmış, insan olmaktan çıkmıştı bizim grup. Kırıkkale’de Metin Vural adlı kişi de kişisel sebeplerle öldürüldü.
15-20 KİŞİYİ ÖLDÜRDÜM: 15-20 kişiyi bizzat öldürdüm. Ben sadece buzdağının küçük kısmını anlatıyorum. Herkes konuşursa bütün tablo açığa çıkar. Yeni yerler bulabilirim, gösterebilirim. Tahliye edilirsem, yeni kanıtlar çıkar.
DELİ RAPORU YAKIŞMADI: İbrahim Şahin kilit konumda. İdoldür. Böyle birinin deli raporu alması kendisine yakışmadı.
OKTAY İNTİHAR ETMEZ: Behçet Oktay’ın intiharına inanmıyorum. Karşı çıkmıştır, öldürülmüştür.

Perşembe, Ocak 22, 2015

Hrant'ın Arkadaşları - Soner Yalçın

Merak ediyorum:
Kimdir bu “Hrant’ın arkadaşları!..”
Bir yıl öncesine kadar, Hrant Dink’i Ergenekon’un öldürdüğünü söylediler ve yazdılar.
Hatta cinayet şeması bile yayınladılar. Dink ailesinin avukatı K. Deniz Tuna hemen Ergenekon savcılarına koşup suç duyurusunda bulundu.
“Hrant’ın Arkadaşları”ndan Ali Bayramoğlu hâlâ çıkıp bu şemayı kimden aldığını bir türlü açıklamıyor? Bukoca yalanı kim piyasaya sürdü?
“Hrant’ın Arkadaşları” başta Taraf gazetesi olmak üzere her fırsatta cinayeti Ergenekon’un işlediğini yazdı. Ellerine, sahte olduğu bugün açığa çıkan “Kafes Eylem Planı” verilmişti. Neler yazmıyordu ki bu “planda”; isim isim Ermeniler tespit edilmişti. Ermeni okullar, işyerleri listelenmişti. Ermenilere gönderilecek tehdit mektupları bulunmuştu!
ABD-Utah’ta kurulan “maskesidusenler” adlı sitede “kripto Ermeniler” açığa çıkarılıyordu. Güyabunların hepsini yapan da Ergenekon idi!..
Yazık ki… “Hrant’ın Arkadaşları” ellerine ne tutuşturuldu ise inandı. Bir gün bile kafalarında soru işareti olmadı.
Bugün Silivri Cezaevi’nde yatan Cemaatçi polis Ali Fuat Yılmazer’in, bir dönem Emniyet’te azınlıklar masasına baktığını ve bilgileri oradan “aşırıp-aşırmadığını” akıllarına getirmediler.
Bir gün bile Cemaat’e sormadılar: “Hep bizim yanımızdasınız; ama, Doğu Perinçek’ten Veli Küçük’e kadar Ergenekon sanıklarının aslında Ermeni olduklarını neden yazıp duruyorsunuz?” (Haziran 2009Chronicle dergisi ve 12 .6. 2009 Zaman gazetesi gibi)
Yalanları hiç araştırmadılar. İnandılar. Hep tezgaha getirildiler.
Örneğin… Biz Odatvciler dört günlük gözaltının ardından Ergenekon savcılarının kapısında polis ordusuyla bekletilirken, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, Savcı Zekeriya Öz’ün makamındaydı! Oralardan hiç çıkmadılar. Kumpas üzerine inşa edilen davalara müdahil oldular. Bakınız…
Cinayet sekiz yıldır çözülemedi ise “Hrant’ın Arkadaşları”nın büyük suçu vardır!
Hiç utanmadılar… Hrant soruşturması konusunda harika bir araştırma yapan gazeteci Nedim Şener,Ergenekon Örgütü üyesi olarak Silivri Cezaevi’nde tutulurken, “Uluslararası Hrant Dink Ödülü”nü Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altana verdiler!
2008’de çıkardığım “Siz Kimi Kandırıyorsunuz” adlı kitabımı Hrant Dink’e ithaf etmiş beni bile, sürekli Ermeni düşmanlığıyla suçladılar.
“Hrant’ın Arkadaşları” hep Cemaat ile kol kolaydı.
Ve hâlâ birlikte yürüyorlar…
Hrant maskesi
Ergenekon yalanı bitti…
“Hrant’ın Arkadaşları”na yeni bir meşguliyet gerekiyor.
Gündemde “Paralel Yapı” var; bu olabilir mi? Olmaz, içli dışlılar. Ve hem bu konunun yurt dışına pazarlanacak “piarı” yok!
O halde…
“Ermeni Soykırımı”na sarıldılar!
Hrant Dink’i şimdi bu yalana maske yapıyorlar.
Ölüm yıldönümünde şu pankartın arkasında yürüdüler:
“Yüzleşin! Hrant’la, Soykırımla!”
İmza; “Hrant’ın Arkadaşları.”
Daha önceki pankartlar şunlardı:
- Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz…
- Hrant İçin Adalet İçin…
- Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz…
- 4 yıldır Yüzleri Yok Yürekli Yok…
- Müsamereyi Bırakın Asıl Sorumluları Yakalayın…
- 7 Yıldır Birlikte Korudular Birlikte Susuyorlar
Hrant Dink cinayeti çözüm sürecine girince “Hrant’ın Arkadaşları” telaşlanıp; “soykırım” yalanıyla Hrant Dink’e bir kurşun daha sıktılar.
Hrant Dink onlarla aynı görüşte değildi ki?
Örneğin, Fransa’da çıkarılacak “soykırım yasasına” karşı çıktı.
Örneğin, soykırım reddini cezalandıran yasa için “saçmalık” dedi.
Peki…
Dink cinayetinin “soykırım” ile ne alakası var?
Ergenekon kumpasına Batı’yı inandırmak için Hrant Dink bilinçli olarak hedef yapıldı ve öldürülmesine göz yumuldu. Bunu konuşmamız ve bunu ortaya çıkarmamız gerekmiyor mu?
Cemaat bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor. Dün olduğu gibi bugün de “Hrant’ın Arkadaşları” pankartı altına saklanarak psikolojik harbine devam ediyor. İstiyor ki cinayet, “soykırım” yalanıyla unutulsun!.. Kol kola yürüyorlar.
Adam gibi adamdı
Açık yazıyorum…
Hrant Dink adam gibi adamdı…
Yüreğinde hiçbir zaman nefret-kin olmadı…
Kötülüğe, kirliliğe hiç bulaşmamış bir aydındı…
Fikir namusuna sahipti…
Korkuya, ruhsal esarete boyun eğmedi…
Yurtseverdi…
Sosyalist idi…
Yani:
“Hrant’ın Arkadaşları” diye ortaya çıkanlardan hiç değildi… Dönek olmadı… Kalemini hiçbir zaman kiraya vermedi!..
Ne ilginç; bugün Türkiye’yi bu derece sertleştiren isimlerin hemen hepsi “Hrant Arkadaşları” maskesi takıyor.
İnanın; Hrant Dink, Ahmet Altan ile değil Uğur Mumcu’yla daha rahat anlaşırdı; daha yakın bir dostluk kurardı. Çünkü…
Anti-emperyalist Hrant Dink, Malatya’da yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol ne ise, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeniler onlara güvendi; kendilerini Osmanlı zulmünden kurtaracak sandı. Ama yanıldı. Çünkü onlar geldiler, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler. Bu topraklarda kardeşi kardeşle kan içinde bıraktılar. Bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey; Amerika geldi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere. Amerika bu; gelir, kendi hesabını yapar işine yapar ve işi bittiğinde ise çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır.
Hrant Dink’in ölümüyle Türkiye çok önemli bir aydınını kaybetti.
İçim yanıyor…
Öldürülmeden hemen önce şöyle yazmıştı:
“Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar, güvercinlere dokunmaz.”
Ne yazık ki beyaz güvercini koruyamadık.