İKİ gündür bu ahlak
ve vicdan meselesi üzerine nutuk dinliyoruz.
Oysa zaten önünde mikrofon var, ne dediğini herkes duyuyor. Duymayanlar için
bilmem kaç tane televizyon kanalı, şu kadar gazete, bu kadar internet sitesi var.
Aynı sözler oralardan da üzerimize adeta boca ediliyor.
Bu kadar çok
dinleyince insan ister istemez bunun üzerine düşünmeye de başlıyor.
Alalım ahlak
konusunu!
Mesela elbise
torbaları, ayakkabı kutuları ve çikolata tepsileri içinde işadamlarından
avanta kabul etmemek gerekiyor.
Ahlaklı bir
insansanız bunu yapmamanız gerektiğini daha ilkokula bile gitmeden öğreniyorsunuz,
tabii iyi bir aile terbiyesi aldığınızı varsayarak söylüyorum.
Mesela getirdiği 10
milyon doları beğenmeyip, o parayı getiren işadamını "kucağa oturtmayı" da
düşünmemelisiniz.
Milletin anası ile
ilgili cinsel içerikli konuşmaları zaten hiç yapmamalısınız.
Saatli, umreydi
derken beleş diye üzerine konmamalısınız.
Kaynağı belli
olmayan paraları, birilerine avantaj sağlamak için almak doğal olarak ahlaki
sayılmaz.
Hiçbir iş tecrübesi
olmayan oğlan çocuklarının vakıflar kurarak milyon dolarlar ile oynaması,
işadamlarına “danışmanlık" kisvesi altında paraları evlerindeki kasalarda
biriktirmeleri de medeni memleketlerde ahlaklı bir davranış sayılmaz. Böyle
teklifler aldığınızda reddetmeli, o işadamlarını doğduklarına pişman etmelisiniz.
Hele parasını
ödemeyeceğiniz yazlıklarda gözünüz hiç olmamalı. Küçücük kızlarınızı bu
işlerde aracılık yapsın, inşaatları denetlesin diye görevlendirmemelisiniz.
Ahlak böyle bir
şeydir çünkü, bulunduğunuz mevkiyi kişisel çıkarlarınız için kullanmak deyim
yerindeyse hem genci, hem de ahlaki bozar!
Vicdan konusuna
gelince!
Ölen kim olursa
olsun, üzülmek ve hakkında hayırlı konuşmak zaten İslam dininin bir gereği.
Eğer ölen küçük
çocukların arkasından bir damla gözyaşı dökmüyor, tam tersine o çocuğun
acılı annesini meydanlarda yuhalatıyorsanız, kusura bakmayın ama bu
noktada sizin vicdan sahibi birisi olduğunuzu söyleyemeyiz.
İnsanları mensup
oldukları dini inanışa göre tanımlamak, siz o inancı beğenmiyorsunuz diye
meydanlarda yuhalatmak da pek vicdanlı bir durum sayılmaz.
Vicdana sığmayacak
şey, ölen insanların arkasından "Ne yapalım kaderleriydi” deyip, kendi
sorumluluklarınızı saklamaya çalışmaktır.
Ama garip bir
dünyada yaşıyoruz.
Hep böyle oluyor,
sesi yüksek çıkan, kendisinde hiç olmayan şeylerin başkalarında da olmadığını
söylüyor, kendine taraftar da bulabiliyor.
Kendileri bu
kavramlara uzak olduğu için, zannediyorlar ki başkaları da aynı.