Perşembe, Mayıs 22, 2014

Ahlak ve Vicdan Meselesi - Mehmet Yılmaz


İKİ gündür bu ahlak ve vicdan meselesi üzerine nutuk dinliyoruz.
 
Kulaklarımızın zarını patlatmak istercesine, hançeresini yırtacak şekilde bağırıyor.
Oysa zaten önünde mikrofon var, ne dediğini herkes duyuyor. Duymayanlar için
bilmem kaç tane televizyon kanalı, şu kadar gazete, bu kadar internet sitesi var.
Aynı sözler oralardan da üzerimize adeta boca ediliyor.

Bu kadar çok dinleyince insan ister istemez bunun üzerine düşünmeye de başlıyor.

Alalım ahlak konusunu!

Mesela elbise torbaları, ayakkabı kutuları ve çikolata tepsileri içinde işadamlarından avanta kabul etmemek gerekiyor.
 
Ahlaklı bir insansanız bunu yapmamanız gerektiğini daha ilkokula bile gitmeden öğreniyorsunuz, tabii iyi bir aile terbiyesi aldığınızı varsayarak söylüyorum.

Mesela getirdiği 10 milyon doları beğenmeyip, o parayı getiren işadamını "kucağa oturtmayı" da düşünmemelisiniz.

Milletin anası ile ilgili cinsel içerikli konuşmaları zaten hiç yapmamalısınız.

Saatli, umreydi derken beleş diye üzerine konmamalısınız.

Kaynağı belli olmayan paraları, birilerine avantaj sağlamak için almak doğal olarak ahlaki sayılmaz.

Hiçbir iş tecrübesi olmayan oğlan çocuklarının vakıflar kurarak milyon dolarlar ile oynaması, işadamlarına “danışmanlık" kisvesi altında paraları evlerindeki kasalarda biriktirmeleri de medeni memleketlerde ahlaklı bir davranış sayılmaz. Böyle teklifler aldığınızda reddetmeli, o işadamlarını doğduklarına pişman etmelisiniz.

Hele parasını ödemeyeceğiniz yazlıklarda gözünüz hiç olmamalı. Küçücük kızlarınızı bu işlerde aracılık yapsın, inşaatları denetlesin diye görevlendirmemelisiniz.

Ahlak böyle bir şeydir çünkü, bulunduğunuz mevkiyi kişisel çıkarlarınız için kullanmak deyim yerindeyse hem genci, hem de ahlaki bozar!

Vicdan konusuna gelince!

Ölen kim olursa olsun, üzülmek ve hakkında hayırlı konuşmak zaten İslam dininin bir gereği.
 
Eğer ölen küçük çocukların arkasından bir damla gözyaşı dökmüyor, tam tersine o çocuğun acılı annesini meydanlarda yuhalatıyorsanız, kusura bakmayın ama bu noktada sizin vicdan sahibi birisi olduğunuzu söyleyemeyiz.
İnsanları mensup oldukları dini inanışa göre tanımlamak, siz o inancı beğenmiyorsunuz diye meydanlarda yuhalatmak da pek vicdanlı bir durum sayılmaz.
Vicdana sığmayacak şey, ölen insanların arkasından "Ne yapalım kaderleriydi” deyip, kendi sorumluluklarınızı saklamaya çalışmaktır.
Ama garip bir dünyada yaşıyoruz.
Hep böyle oluyor, sesi yüksek çıkan, kendisinde hiç olmayan şeylerin başkalarında da olmadığını söylüyor, kendine taraftar da bulabiliyor.
Kendileri bu kavramlara uzak olduğu için, zannediyorlar ki başkaları da aynı.
 

Hiç yorum yok: