Pazartesi, Eylül 18, 2006

Güzel Şeyler....

Her zaman savunduğum bir görüşüm vardır; biz millet olarak ne tepki vermeyi ne de takdir etmeyi pek bilmeyiz. Aslında ikisi de yerinde ve doğru bir şekilde yapıldığında mutlaka sonuç verir. Yeri geldiğinde bireysel olarak gösterilen tepkiler, yeri geldiğinde toplu bir tepki olumlu sonuçlar doğurur.
Ancak, dediğim gibi, pek tepki gösteremediğimiz için, cesaretimizi bir türlü toplayamadığımız için yıllardır politikacısından sanatçısına, televizyoncusundan gazetecisine, bilim adamlarından din adamlarına kadar birçok kişi hayatımızı olumsuz etkiledi. Ama yazının asıl konusu bu değil.
Bizim, yani insanoğlunun bir yükümlülüğü vardır ki, sosyal yükümlülüklerimiz arasında insana en çok manevi hazzı bu verir: Teşekkür etmeyi ve takdir etmeyi bilmek.
Bu akşam bindiğimiz taksinin şoförü çok genç olmasına rağmen inanılmaz derecede kibar, saygılı ve duyarlıydı. Üstüne üstlük pek çokları gibi delice bir direksiyon manyaklığı yoktu. Sakin, ölçülü, yolcusunu düşünen bir yapıda bizi gideceğimiz yere götürdü. Tertemiz, hoş kokulu, acayip yazıların ve süslemelerin olmadığı bir otomobili vardı. Kısacası takdir edilmeyi hak ediyordu. İnerken çoğu zaman ve çoğumuzun yapmadığı bir şeyi yaptım; teşekkür ederken gerçekten güzel araba kullandığını sözlü olarak ifade ettim. Bu davranışım hiç birşey kaybettirmedi bana. Dahası, şoförün öyle bir "ben teşekkür ederim" deyişi vardı ki, gözlerinin içi gülüyordu. Pek rastlamadığı bu olay çok hoşuna gitmişti anlaşılan ve büyük bir ihtimalle giderken biraz daha güzel kullanmaya çabalayacak ve belki de bir takdir daha bekleyecekti. Takdir edildikçe daha saygılı, daha kibar, daha bir İNSAN olacaktı. Benim içimde ise ayrı bir mutluluk vardı; bir başka insanı az da olsa mutlu edebilmenin, gülümsetebilmenin, yüceltebilmenin verdiği mutluluk.
Lütfen esirgemeyin insanlardan güler yüzünüzü, takdirlerinizi, sevginizi ve saygınızı. Daha güzel bir hayat kurmak ne kadar kolaymış anlayın. Ve böyle yapın ki, yeri geldiğinde olumsuluklara da tepki göstermenin ne kadar önemli olduğunu anlayın. Bu arada; bu güzel yolculuk için tekrar teşekkür ederim 34 TFS 54 Erdoğan. Senin gibilere her daim saygı ve sevgilerimle. Yollarda daha çok Erdoğanlar görmek dileğiyle.

Cuma, Eylül 08, 2006

Cihat Benakay' dan...

Hangi vatan sagolsun?Pamuklara sarip yetistirdin cocugunu. Bebekken geceleri kalkip ayakucunda nefesini yokladin, icinde her anne gibi hep bir garip korku, ya olurse ... Önce okul kapisinda bekledin, sonra "arkadaslarim dalga geciyor" dedi, pencere onunde gozledin donusunu... 5 dakika gecikse ruhun sikildi hep, araba mi carpti, biri mi satasti, dustu dizi mi yarildi. Sonra buyudu, "aman okusun" dedin, binbir zorlukla bir universiteye girdi, hic bir seyini eksik etmedin. Evde, malda, mulkte degildi gozun. Yemedin yedirdin, giymedin giydirdin. Oglunu uc kurus "helal" maasinla adam ettin.Ve birgun askerlik geldi dayandi kapiya... Senin gibilerin evladi nerelere giderse o da oralara gitti. Otobus terminalinde arkadaslari " En buyuk asker bizim asker" diye omuzlarina aldiginda bile icin titredi. "Aman duseceksin oglum, bir yerin incinecek, aman oglum" O nobetteyse sen de nobette, operasyondaysa tetikdeydin. Bebekken nasil dinliyorsan oyle dinledin nefesini kilometrelerce oteden. Icinde hep bir garip korku, ya olurse...Bir Eylul gunu kara haberi geldi oglunun subaylar esliginde. Sonra kameralar yigildi kapinin onune.. Haberi duyan geldi, duyan geldi... Ertesi gun cenazede tanidigin, tanimadigin bir suru insanin onunde, icin tas kesmis, damarlarin koparilmisken, son bir kez saramadigin oglunu buz gibi cercevelenmis bir resimde ariyorken, herkes senden ayni iki kelimeyi bekledi. Sen demedin, diyemedin, "vatan sagolsun" diye.... "Hakkimi helal etmiyorum" diye haykirdin, "etmiyorum, hakkimi helal etmiyorum"Hakkini helal etmedigin kendi cocuklari Amerika'da okurken seninkini atese atanlardi.Hakkini helal etmedigin senin oglun celik yeleksiz kimin eliyle beslendigi belli dusmana kosarken, ugruna savasilan vatan topragini pazarlikla satanlardi.Hakkini helal etmedigin "haram" yiyip "helal" uzerinden politika yapanlardi.Simdi "Vatan sagolsun" demeni bekliyorlar senden. Yarin Lubnan'da muhtemelen uzerinde made in USA yazan bir kursunla "yanlislikla" oldurulen bir baska evladin annesinden de ayni seyi bekleyecekler. Sen oglunun hasretinden bayram sabahlari sehitlikteki tas mermerleri severken, onlar havaalaninda Amerika'dan donen ogullarini bekleyecekler. Aksam haberlerinde onlarin ogullarinin actigi pastorize yumurta fabrikalarini goreceksin. Onlarin ogullari Amerikan bankalarinda calisacak. Onlarin ogullarinin yaptigi olumlu trafik kazalari usta ellerce ortbas edilecek. Sen hergun tas keseceksin, biraz daha, biraz daha... Analar uyaniyor, analarin isyanindan korkun beyler.Siz ki hak uzerinden politika yaparsiniz hep, analarin haklarini helal etmemesinden korkun, hicbirseyden korkmadiginz kadar. Cunku artik inanmiyorlar size. Sizin vatan bildiginizle onlarin vatan bildigi ayni degil, biliyorlar. Ve artik yuksek sesle soruyorlar. Hangi vatan sagolsun, sizinki mi, bizimki mi?Siz ki kanundan, kuraldan, halktan, haramdan korkmazsiniz. Ama analarin isyanindan korkun.Onlar ki Riksos Otel'de bir gecelik konaklamanin bir celik yelekten daha pahali oldugunu bilirler. Tesvikiye Camii'nden hic sehit cenazesi cikmadigini bildikleri gibi...Onlar ki Lubnan'a neden asker gondermek istediginizi de bilirler, vatana ihanetin ne oldugunu bildikleri gibi....Onlar ki siksan suheda fiskiracak toprak icin yillarca ogullarini baslarina kina yakip yolladilar askere. Artik "vatan sagolsun" diyemiyorlarsa bir bildikleri vardir.

Neredesiniz?

Son yillarda yasananlar ve son gunlerde iyice su yuzune cikan goruntuler beni cok rahatsiz ediyor. Sinirlerime dokunuyor ve boyle bir ulkenin vatandasi olmaktan utanir hale gelmekten korkuyorum. Egitimden sosyal hayata, is hayatindan siyasete kadar her konuda sikinti var. Ve fakat biz henuz kendi kafamizda cozemedik sorunu. O yuzden kusura bakmaz iseniz, ve sacma sapan 10 kisiye gonder dilegin gerceklessin postalarindan biraz daha degerlidir diye okursaniz asagidakileri sizinle paylasmak istiyorum.

Yillardir cogumuzun agzina pelesenk olmus unlu bir yargi vardir;

- Biz sol iktidarlari da gorduk. Hepsi ayni yolun yolcusu, ne fark eder ki.

Irdelemeye suradan baslayalim;

1. Evet hepsi ayni yolun yolcusu.. Zaten aksi beklenemez. Siyasetin hedefi hep aynidir; kendi ideolojik fikir ve uretimlerinizle mumkunse ulkeyi idare edebilmek. Dusunce yapisindaki farkliliklar ise ayni yol icin farkli guzergâhlar belirler. Bu yollarin hangisinin dogru, hangisinin yanlis oldugu konusu ise bu yazinin ozu degildir.
2. Hayir! Biz sol iktidar gormedik. Bircogumuzun yasi 1950 oncesini hatirlayacak kadar degil. Bircogumuz, sonu darbe ile biten birkac sol iktidar denemesi veya kisa omurlu ve sol partili koalisyonlar disinda bir sey bilmiyoruz. Sol iktidarlar ile olumlu sonuclar almak icin sabir ve istikrar gerekir. Sol dusunce, populist ve gunu birlik cozumlere basvurmaz. Sol dusunce, bilimsel ve akla yatkin onlemlerin yani sira, uzun soluklu bir paketin duzgun uygulanmasi ile basari saglar. Sol dusunce her zaman once alt yapi der. Egitimde de, siyasette de, is yasaminda da, ekonomide de once alt yapi onemlidir. Buna sabir gosterebilecek, bu sabri tasiyabilecek halk ile basari gelir. Bizim gibi, “Aha, bu adamlar da bi b.k yapamadi” keyifcileri ile zor bir surectir yani.

Simdi cekinmeden, utanmadan ve usenmeden soyle kafamizi iki elimizin arasina alip dusunmemiz gerekli. Akli basinda oldugumuzu dusundugumuz bizler bile, yeri geldiginde “solcusu – sagcisi, hepsi ayni bunlarin” dedigimiz olmadi mi?

Kim ne derse desin, sol gorusun gerektirdigi bir insani durus, bir yerinde vatanseverlik, bir durustluk, bir halkcilik vardir ve bunu yillar boyu hukumetlerde veya mecliste test ettik. En az yolsuzlugun, en az yilginligin, en az yozlasmisligin yasandigi gruplar her zaman sol gruplar olmustur. Su an bile kadrolara bakin. Hangi partilerde ne kadar sanatci, ne kadar yazar, ne kadar sendikaci, ne kadar isci, ne kadar memur kokenli milletvekili var. Cogu parti, asiret reisi, tarikat lideri ve TUCCAR agirlikli kadrolariyla meclise coreklenmis ve yillardir bu durum boyle.

Yillardir cogumuzun agzina pelesenk olmus bir diger unlu yargi daha vardir;

- Iyi de kardesim bu sol partiler de bir turlu birlesemiyor. Hepsi ayri telden caliyor. Deniz Baykal zaten hizipcinin teki.

Irdelemeye suradan baslayalim;

1. Evet, Deniz Baykal hizipcinin teki. Bir turlu vazgeciremedik adami. Isin garip tarafi indiremedik bu kadar sevmedigimiz adami o koltuktan… Sorumlusu kim? Simdi, bu Deniz Baykal’ dan bize fayda yok diyen kac kisi parti uyesi. Cok istiyorsak, karsimizdaki Deniz Baykal degil, Dag olsa deviremez miyiz? Ama, konusmak calismaktan kolay cunku. Vantrilok gibiyiz, ha bire karnimizdan konusuruz.
2. Evet, sol partilerin hepsi ayri telden caliyor. Ama, solculuk ve demokrasi bu duruma hos goruyle yaklasabilen tek gorus degil mi? Neden cekiniyoruz o zaman?
3. Evet, bu partileri bir turlu birlestiremedik. Maalesef, koltuk isi boyle. Eline alan birakmak istemiyor. Buyuk parti olmaktansa, kucuk partinin genel baskani veya yoneticisi olmak daha kolay ve guzel geliyor. Elde tutmakta zorlanmayacaginiz bir secmen kitleniz var. Peki bu durum boyle mi gidecek. Elbette hayir. Su RTE’ nin bile farkedebildigi seyi bir biz okumuslar cozemedik: Millet isterse her sey olur. Adamlar birlesmiyor mu, her secim bir – iki tanesini eleyelim gitsin. En guclu sol parti hangisiyse ona yuklenelim. Korkmadan. Cunku, en kotu sol parti kadrosu bile son 50 yilin kadrolarindan daha halkci, daha aydin, daha durust mutlaka olacaktir. Eger zaten boyle bir kadro da saglayamiyorsa en guclu durumda olmayacaktir.

Uzun lafin kisasi.. Ulkesini seven, cocugunun ve kendisinin gelecegini dusunen her vatandasin tasin altina elini koymasi lazim. Bu is illa meydanlarda olmak veya siyasete aktif olarak katilmak demek degildir. Bahsettigim gibi, secimlerde stratejik davranarak, cevremizi mumkun oldugu kadar bilgilendirerek, siyasi tartismalardan kacinmayarak, cocuklarimizi ve genclerimizi bilinclendirmeye calisarak da yapabiliriz. Evet, belki hepimiz kendi sosyal ortamlarimizda cok mutluyuz. Arkadaslarimizi ve ailelerimizi cok seviyoruz. Ama biraz da bilincsiz, dunyaya dar pencereden bakan, bazimizin kapicisi, bazimizin akrabasi, bazimizin cok okumus ama bosa okumus tanidiklari, bazimizin bakkali, bazimizin gazetecisi veya her kimse onlarla da ilgilenelim, biraz dunyaya bakislarini netlestirmeye calisalim.

Her gun sehit haberlerinden ilgilenemedigimiz bir diger yuzumuzu de bir anekdot ile aktarayim: Esim Oznur Is Bankasi YTU Subesinde calisiyor. Gecen gun universite kayitlari icin bir baba ogul HARC yatirmaya geliyor, fakat 50 lirasi yetmiyor. Esimin bogazi dugumleniyor, ne diyecegini sasiriyor. Ama o sirada, asil halk kahramanlardan birisi ortaya cikiyor ve zor durumdaki babayi ve mahcup oglunu bankodan cikariyor ve eksik kismi kendisi oduyor.

Biz aslinda hala iyi insanlariz. Mesela, NTV Radyo’ nun 22 YTL karsiliginda yoksul cocuklara kirtasiye seti kampanyasi devam ediyor. Insanlar para yagdiriyor.

Simdi bu kahramanlari daha buyuk gorevler bekliyor.

Sarkida da soylendigi gibi: “Bisey yapmali”