Çarşamba, Nisan 15, 2009

YILMAZ ÖZDİL

Çare... Sizsiniz


Hiç düşündünüz mü, ulusal marşımız

neden "Korkma!" diye başlar?

Korkma kardeşim...

Evet, endişelisin.

Endişeli ol, iyidir, diri tutar.
Ama, korkma.

Hayırlı işler oluyor.

Bak mesela, düne kadar pek umurunda bile değildi, bugün, "Benim kızım da Türkan Saylan olsun" diyorsun...

"Neymiş bu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin telefonu, hesap numarası, gönüllüsü olayım" diyorsun... Diyorum ya, hayırlı oldu.

Kimmiş bu içeri tıkılan profesörler?
Niye yalakalık yapıp, cukkalan indirmek varken, direnmişler? Merak ediyorsun...
Eskiden etmiyordun.

Nasıl yaptığını bilmeden kazandın sen bağımsızlığını çünkü... Demokrasi talebin de yoktu aslında, o sansın adam verdi sana... Kendine güvensizliğin ondan.

Böyle böyle sahip çıkacaksın laik yaşamına, böyle böyle bileceksin o verdiğin tek bir oyun kıymetini.

"Armut piş, ağzıma düş" yok artık...

"O gelsin beni kurtarsın, aman şu gelsin beni
kurtarsın" yok...

Okursan, görürsün, Profesör Erol Manisalının dediği de o zaten...
Çare sensin. Sen sahip çıkacaksın.

Emin ol, sen şöyle bi titreyip kendine geleceksin diye, tir tir titriyorlar asıl...

"Yürek"se mesele...

Bak onu da öğrendin.
Türkiye'nin ilk organ naklini gerçekleştiren hekimmiş Prof Haberal.

Gerekirse, yatarsın yenisini takar! Yeteri kadar yürek var bu ülkede.

Korkma.

Pazartesi, Nisan 13, 2009

CİP-VİP

Erbakan, sürekli hastalık raporu ve bu raporu dört gözle bekleyen öğrencisi Gülüm Apo tarafından önce Altınoluk' ta tatile gönderildi. Tekerlekli sandelyede giderken ben bile neredeyse ağlayacaktım. Ulan yapılır mıydı bu be!!!

Gülüm Apo benim bu feryadımı duymuş olacak ki, sürekli hasta olduğu için konuşma bile yapamayan eski hocasını tamamen affediverdi. Dedim OHH!! Boşver giden kaybolan trilyonu da bak bir ayağı çukurda adamı neredeyse hapiste çürütecektik.

Allah' ın inayeti ve izniyle Erbakan Hocamız bir anda iyileşiverip ayağa kalkmasın mı? Valla mutluluktan uçacağım neredeyse.

Neyse ki bir dertten kurtuldum da aklım yerine geldi. Ama bitmez ki derter.

Sevgili Tekirdağ valimiz, Trakyanın yıkık dökük yollarının neden böyle bozuk olduğunu, devletin nerede olduğunu falan soranlara yapıştırdı mı cevabı... İşte dedim, ideal Türkiye Cumhuriyeti valisi. Ne şikayet edip duruyor ki zaten bu millet, al kocaman bir CİP olsun bitsin. Bütün yollar kaymaktan asfalt oluvermiş. Kimisi de kıskançlıktan bir valinin 4 makam aracı mı olur diye veryensın ediyor. Bre densiz, valimiz binmeyecekte götü boklu bizler mi bineceğiz 115 bin Avroluk CİPe. Helali hoş olsun, valimizin kıçı o koltuktan hiç kalkmasın inşallah. Büyüsün büyüsün kıçı CİPe sığmasın maşallah, daha böyyüklerine oturur alimallah.

Eeee, valim eksiğini giderir de Başbakanım Padişahım, Devletlü Halifem boş durur mu. Zaten yakışık almaz. Neymiş, bizim gibi fakir bi ülkenin 5 tane uçağı olur muymuş? Hadi ordan hazımsız zevat. 12 bin km menzili olan yeni bir VİP uçak ne demek bilmiyor musun bre cahil? Bindin mi İstanul' dan, aldın mı yanına da 17 tane gazeteci ver elini Vaşington. Hop, naber Hüseyin diye çat kapı dalmalı benim Başbakanım. Sevgili Barrack başkanım da gezdiriversin iki kilise bizimkine, neyimiz eksik.

NEYSE, siz bu salak saçma gereksiz konularla uğraşadurun, bakın memleket darbecilerden ne de güzel temizleniyor. 12. dalgayı da geçtik geldiğimiz bu noktada. Bakınız, medeniyyet noktasında en hassas husus, darbeden ve darbecilerden kurtulmaktır. Başbakanım Padişahım, Devletlü Halifem isteyince neler de oluyor gördünüz mü memlekette.

Zaten belliydi bu Türkan Saylan' ın ne mal olduğu? Kızları falan okutuyormuş. O' na mı kalmış kızları okutmak. Ayrıca kızların neyine ki okumak, adam olmak. Bizde fazlasıyla adam yok mu yani. Hem, baksana Hayrunnisa Hanımefendimize. 14 yaşında yeterince olgunlaşmış, okulu mokulu bırakmış Gülüm Apomuzla evlenmiş. İşte geleceği görmek diye buna derim ben. Oku oku ne olacan. Okumazsan, 14 demeden evlenirsin, först leydi bile olursun gelecektr.

Türkanım Saylanım.. Gözümden kaçmadı değil. Sırf mahkemden, kanundan kaçmak için bilerek kanser olmuşsun. Ölüp kurtulmayı planlıyormuşsun. Neyse ki, Ahsen Ablamız var. Şimdi bi yatar uykuya Rabbim bi hastane gösterir, seni kanserden kurtarır hapse de atarız inişallah.

Töbe fesüphanallah...

Perşembe, Nisan 02, 2009

AĞLAYANLAR

Demokratlık, hürriyet gibi lafları hepimiz iyi biliyoruz da; iş eyleme gelince yapamıyoruz ya hani.

İşin özünü kavramak için bazen bir fotoğraf karesi yeterli oluyor aslında. Ama ANLAYANA...

Yıllar boyu, birilierini sırf düşüncesinden veya etnik kimliğinden veya dini tercihlerinden dolayı öldürenleri, eziyet edenleri, Muhsin Yazıcıoğlu gibi bu tip suçlara ortak olmuş birinin bile ardından ailesinin ağlayan fotoğraflarına bakmaya davet ediyorum. Her bir ölümün ardından o KARELER gelsin gözünüze. Ve bilin ki; her ne sebepten olursa olsun ölen veya öldürülenlerin ardında bu kareler yaşanıyor. Maraş' tan sonra da, Sivas' tan sonra da, helikopter kazasından sonra da.

Ve Yazıcıoğlu' nun oğlu da, dağda ölen PKK' linin çocuğu da o feryat figan ağlayan kendi fotoğraflarını odalarının duvarlarına asmalıdır. Her gün kendi resmine bakıp sokağa çıkmalıdır, ki sokaktaki adama İNSAN gözüyle bakabilsin.

Belki, çürümüş İNSANlığımız geri geliverir de ölümsüz çözümlerin de olabileceğini anlarız bir gün.

Ne dersiniz?