Perşembe, Ekim 12, 2006

Boykot Mu?

Alıntı:

TAM LISTE
FRANSIZ URUNLERININ BARKODLARI 30 ILE 37 ARASINDA BIR RAKAMLA BASLAR.
Barkodu 30 ile 37 arasinda bir rakamla baslayan urunler direk Fransa'dan ithal edilmis demektir .
Fransiz Markasi Ürün Kategorisi
Total Benzin
Elf Benzin
Danone Yogurt

Alıntı Sonu

Ne boykotu yahu... Bu işin boykotu mu kalmış.. Allahın yoğurdunu bile gelip ülkemde Fransızlar üretiyor, biz boykottan bahsediyoruz... Gırtlağımıza kadar adamların malı olmuşuz haberimiz yok.. Çok değil bundan 30 yıl önce Yerli Malı Haftası diye bir geleneğe, geri kalmışlık, hayalcilik diye burun kıvırıyorduk. Şimdi, boykot yapsak mı diye düşünüyoruz...
Yıllardır, ülkeyi satıp pay edenler şimdi delikanlı oldu; meclis grup toplantısında kendi milletvekillerine tükürükler saçarak sözde Fransayı tehdit ediyor.. Hocasının bir lafı vardı: Hadi ordan, hadi ordan, hadi ordan...

Bitmişiz arkadaşlar.. Bir ülkenin mallarını boykot etmeyi düşünüyoruz, ama nafile... Boykotun sonuçlarına bizim katlanamayacağımız ortaya çıkıyor, onların değil.

Demokratik tam bağımsızlıktır bu işin çıkarı, ama kolay değildir onu elde etmek.. Tekrar bir kurtuluş savaşı gerekir. Argo tabiriyle; sıkıyorsa Demokratik Tam Bağımsız Türkiye için yola çıkmış bir partiyi başa geçirin, iki ay içerisinde ayaklanırız. Hepimizin beslendiği, damardan bağlı olduğu bu sisteme razı olacaksınız. YA DA;
yiyorsa, sıkıyorsa, önce kendimizden fedakarlık etmeyi düşünebiliyorsak, hadi buyrun başlayın bakalım.

Yiyorsa! Yemiyoruz! Yediriyorlar!...

Pazartesi, Eylül 18, 2006

Güzel Şeyler....

Her zaman savunduğum bir görüşüm vardır; biz millet olarak ne tepki vermeyi ne de takdir etmeyi pek bilmeyiz. Aslında ikisi de yerinde ve doğru bir şekilde yapıldığında mutlaka sonuç verir. Yeri geldiğinde bireysel olarak gösterilen tepkiler, yeri geldiğinde toplu bir tepki olumlu sonuçlar doğurur.
Ancak, dediğim gibi, pek tepki gösteremediğimiz için, cesaretimizi bir türlü toplayamadığımız için yıllardır politikacısından sanatçısına, televizyoncusundan gazetecisine, bilim adamlarından din adamlarına kadar birçok kişi hayatımızı olumsuz etkiledi. Ama yazının asıl konusu bu değil.
Bizim, yani insanoğlunun bir yükümlülüğü vardır ki, sosyal yükümlülüklerimiz arasında insana en çok manevi hazzı bu verir: Teşekkür etmeyi ve takdir etmeyi bilmek.
Bu akşam bindiğimiz taksinin şoförü çok genç olmasına rağmen inanılmaz derecede kibar, saygılı ve duyarlıydı. Üstüne üstlük pek çokları gibi delice bir direksiyon manyaklığı yoktu. Sakin, ölçülü, yolcusunu düşünen bir yapıda bizi gideceğimiz yere götürdü. Tertemiz, hoş kokulu, acayip yazıların ve süslemelerin olmadığı bir otomobili vardı. Kısacası takdir edilmeyi hak ediyordu. İnerken çoğu zaman ve çoğumuzun yapmadığı bir şeyi yaptım; teşekkür ederken gerçekten güzel araba kullandığını sözlü olarak ifade ettim. Bu davranışım hiç birşey kaybettirmedi bana. Dahası, şoförün öyle bir "ben teşekkür ederim" deyişi vardı ki, gözlerinin içi gülüyordu. Pek rastlamadığı bu olay çok hoşuna gitmişti anlaşılan ve büyük bir ihtimalle giderken biraz daha güzel kullanmaya çabalayacak ve belki de bir takdir daha bekleyecekti. Takdir edildikçe daha saygılı, daha kibar, daha bir İNSAN olacaktı. Benim içimde ise ayrı bir mutluluk vardı; bir başka insanı az da olsa mutlu edebilmenin, gülümsetebilmenin, yüceltebilmenin verdiği mutluluk.
Lütfen esirgemeyin insanlardan güler yüzünüzü, takdirlerinizi, sevginizi ve saygınızı. Daha güzel bir hayat kurmak ne kadar kolaymış anlayın. Ve böyle yapın ki, yeri geldiğinde olumsuluklara da tepki göstermenin ne kadar önemli olduğunu anlayın. Bu arada; bu güzel yolculuk için tekrar teşekkür ederim 34 TFS 54 Erdoğan. Senin gibilere her daim saygı ve sevgilerimle. Yollarda daha çok Erdoğanlar görmek dileğiyle.

Cuma, Eylül 08, 2006

Cihat Benakay' dan...

Hangi vatan sagolsun?Pamuklara sarip yetistirdin cocugunu. Bebekken geceleri kalkip ayakucunda nefesini yokladin, icinde her anne gibi hep bir garip korku, ya olurse ... Önce okul kapisinda bekledin, sonra "arkadaslarim dalga geciyor" dedi, pencere onunde gozledin donusunu... 5 dakika gecikse ruhun sikildi hep, araba mi carpti, biri mi satasti, dustu dizi mi yarildi. Sonra buyudu, "aman okusun" dedin, binbir zorlukla bir universiteye girdi, hic bir seyini eksik etmedin. Evde, malda, mulkte degildi gozun. Yemedin yedirdin, giymedin giydirdin. Oglunu uc kurus "helal" maasinla adam ettin.Ve birgun askerlik geldi dayandi kapiya... Senin gibilerin evladi nerelere giderse o da oralara gitti. Otobus terminalinde arkadaslari " En buyuk asker bizim asker" diye omuzlarina aldiginda bile icin titredi. "Aman duseceksin oglum, bir yerin incinecek, aman oglum" O nobetteyse sen de nobette, operasyondaysa tetikdeydin. Bebekken nasil dinliyorsan oyle dinledin nefesini kilometrelerce oteden. Icinde hep bir garip korku, ya olurse...Bir Eylul gunu kara haberi geldi oglunun subaylar esliginde. Sonra kameralar yigildi kapinin onune.. Haberi duyan geldi, duyan geldi... Ertesi gun cenazede tanidigin, tanimadigin bir suru insanin onunde, icin tas kesmis, damarlarin koparilmisken, son bir kez saramadigin oglunu buz gibi cercevelenmis bir resimde ariyorken, herkes senden ayni iki kelimeyi bekledi. Sen demedin, diyemedin, "vatan sagolsun" diye.... "Hakkimi helal etmiyorum" diye haykirdin, "etmiyorum, hakkimi helal etmiyorum"Hakkini helal etmedigin kendi cocuklari Amerika'da okurken seninkini atese atanlardi.Hakkini helal etmedigin senin oglun celik yeleksiz kimin eliyle beslendigi belli dusmana kosarken, ugruna savasilan vatan topragini pazarlikla satanlardi.Hakkini helal etmedigin "haram" yiyip "helal" uzerinden politika yapanlardi.Simdi "Vatan sagolsun" demeni bekliyorlar senden. Yarin Lubnan'da muhtemelen uzerinde made in USA yazan bir kursunla "yanlislikla" oldurulen bir baska evladin annesinden de ayni seyi bekleyecekler. Sen oglunun hasretinden bayram sabahlari sehitlikteki tas mermerleri severken, onlar havaalaninda Amerika'dan donen ogullarini bekleyecekler. Aksam haberlerinde onlarin ogullarinin actigi pastorize yumurta fabrikalarini goreceksin. Onlarin ogullari Amerikan bankalarinda calisacak. Onlarin ogullarinin yaptigi olumlu trafik kazalari usta ellerce ortbas edilecek. Sen hergun tas keseceksin, biraz daha, biraz daha... Analar uyaniyor, analarin isyanindan korkun beyler.Siz ki hak uzerinden politika yaparsiniz hep, analarin haklarini helal etmemesinden korkun, hicbirseyden korkmadiginz kadar. Cunku artik inanmiyorlar size. Sizin vatan bildiginizle onlarin vatan bildigi ayni degil, biliyorlar. Ve artik yuksek sesle soruyorlar. Hangi vatan sagolsun, sizinki mi, bizimki mi?Siz ki kanundan, kuraldan, halktan, haramdan korkmazsiniz. Ama analarin isyanindan korkun.Onlar ki Riksos Otel'de bir gecelik konaklamanin bir celik yelekten daha pahali oldugunu bilirler. Tesvikiye Camii'nden hic sehit cenazesi cikmadigini bildikleri gibi...Onlar ki Lubnan'a neden asker gondermek istediginizi de bilirler, vatana ihanetin ne oldugunu bildikleri gibi....Onlar ki siksan suheda fiskiracak toprak icin yillarca ogullarini baslarina kina yakip yolladilar askere. Artik "vatan sagolsun" diyemiyorlarsa bir bildikleri vardir.

Neredesiniz?

Son yillarda yasananlar ve son gunlerde iyice su yuzune cikan goruntuler beni cok rahatsiz ediyor. Sinirlerime dokunuyor ve boyle bir ulkenin vatandasi olmaktan utanir hale gelmekten korkuyorum. Egitimden sosyal hayata, is hayatindan siyasete kadar her konuda sikinti var. Ve fakat biz henuz kendi kafamizda cozemedik sorunu. O yuzden kusura bakmaz iseniz, ve sacma sapan 10 kisiye gonder dilegin gerceklessin postalarindan biraz daha degerlidir diye okursaniz asagidakileri sizinle paylasmak istiyorum.

Yillardir cogumuzun agzina pelesenk olmus unlu bir yargi vardir;

- Biz sol iktidarlari da gorduk. Hepsi ayni yolun yolcusu, ne fark eder ki.

Irdelemeye suradan baslayalim;

1. Evet hepsi ayni yolun yolcusu.. Zaten aksi beklenemez. Siyasetin hedefi hep aynidir; kendi ideolojik fikir ve uretimlerinizle mumkunse ulkeyi idare edebilmek. Dusunce yapisindaki farkliliklar ise ayni yol icin farkli guzergâhlar belirler. Bu yollarin hangisinin dogru, hangisinin yanlis oldugu konusu ise bu yazinin ozu degildir.
2. Hayir! Biz sol iktidar gormedik. Bircogumuzun yasi 1950 oncesini hatirlayacak kadar degil. Bircogumuz, sonu darbe ile biten birkac sol iktidar denemesi veya kisa omurlu ve sol partili koalisyonlar disinda bir sey bilmiyoruz. Sol iktidarlar ile olumlu sonuclar almak icin sabir ve istikrar gerekir. Sol dusunce, populist ve gunu birlik cozumlere basvurmaz. Sol dusunce, bilimsel ve akla yatkin onlemlerin yani sira, uzun soluklu bir paketin duzgun uygulanmasi ile basari saglar. Sol dusunce her zaman once alt yapi der. Egitimde de, siyasette de, is yasaminda da, ekonomide de once alt yapi onemlidir. Buna sabir gosterebilecek, bu sabri tasiyabilecek halk ile basari gelir. Bizim gibi, “Aha, bu adamlar da bi b.k yapamadi” keyifcileri ile zor bir surectir yani.

Simdi cekinmeden, utanmadan ve usenmeden soyle kafamizi iki elimizin arasina alip dusunmemiz gerekli. Akli basinda oldugumuzu dusundugumuz bizler bile, yeri geldiginde “solcusu – sagcisi, hepsi ayni bunlarin” dedigimiz olmadi mi?

Kim ne derse desin, sol gorusun gerektirdigi bir insani durus, bir yerinde vatanseverlik, bir durustluk, bir halkcilik vardir ve bunu yillar boyu hukumetlerde veya mecliste test ettik. En az yolsuzlugun, en az yilginligin, en az yozlasmisligin yasandigi gruplar her zaman sol gruplar olmustur. Su an bile kadrolara bakin. Hangi partilerde ne kadar sanatci, ne kadar yazar, ne kadar sendikaci, ne kadar isci, ne kadar memur kokenli milletvekili var. Cogu parti, asiret reisi, tarikat lideri ve TUCCAR agirlikli kadrolariyla meclise coreklenmis ve yillardir bu durum boyle.

Yillardir cogumuzun agzina pelesenk olmus bir diger unlu yargi daha vardir;

- Iyi de kardesim bu sol partiler de bir turlu birlesemiyor. Hepsi ayri telden caliyor. Deniz Baykal zaten hizipcinin teki.

Irdelemeye suradan baslayalim;

1. Evet, Deniz Baykal hizipcinin teki. Bir turlu vazgeciremedik adami. Isin garip tarafi indiremedik bu kadar sevmedigimiz adami o koltuktan… Sorumlusu kim? Simdi, bu Deniz Baykal’ dan bize fayda yok diyen kac kisi parti uyesi. Cok istiyorsak, karsimizdaki Deniz Baykal degil, Dag olsa deviremez miyiz? Ama, konusmak calismaktan kolay cunku. Vantrilok gibiyiz, ha bire karnimizdan konusuruz.
2. Evet, sol partilerin hepsi ayri telden caliyor. Ama, solculuk ve demokrasi bu duruma hos goruyle yaklasabilen tek gorus degil mi? Neden cekiniyoruz o zaman?
3. Evet, bu partileri bir turlu birlestiremedik. Maalesef, koltuk isi boyle. Eline alan birakmak istemiyor. Buyuk parti olmaktansa, kucuk partinin genel baskani veya yoneticisi olmak daha kolay ve guzel geliyor. Elde tutmakta zorlanmayacaginiz bir secmen kitleniz var. Peki bu durum boyle mi gidecek. Elbette hayir. Su RTE’ nin bile farkedebildigi seyi bir biz okumuslar cozemedik: Millet isterse her sey olur. Adamlar birlesmiyor mu, her secim bir – iki tanesini eleyelim gitsin. En guclu sol parti hangisiyse ona yuklenelim. Korkmadan. Cunku, en kotu sol parti kadrosu bile son 50 yilin kadrolarindan daha halkci, daha aydin, daha durust mutlaka olacaktir. Eger zaten boyle bir kadro da saglayamiyorsa en guclu durumda olmayacaktir.

Uzun lafin kisasi.. Ulkesini seven, cocugunun ve kendisinin gelecegini dusunen her vatandasin tasin altina elini koymasi lazim. Bu is illa meydanlarda olmak veya siyasete aktif olarak katilmak demek degildir. Bahsettigim gibi, secimlerde stratejik davranarak, cevremizi mumkun oldugu kadar bilgilendirerek, siyasi tartismalardan kacinmayarak, cocuklarimizi ve genclerimizi bilinclendirmeye calisarak da yapabiliriz. Evet, belki hepimiz kendi sosyal ortamlarimizda cok mutluyuz. Arkadaslarimizi ve ailelerimizi cok seviyoruz. Ama biraz da bilincsiz, dunyaya dar pencereden bakan, bazimizin kapicisi, bazimizin akrabasi, bazimizin cok okumus ama bosa okumus tanidiklari, bazimizin bakkali, bazimizin gazetecisi veya her kimse onlarla da ilgilenelim, biraz dunyaya bakislarini netlestirmeye calisalim.

Her gun sehit haberlerinden ilgilenemedigimiz bir diger yuzumuzu de bir anekdot ile aktarayim: Esim Oznur Is Bankasi YTU Subesinde calisiyor. Gecen gun universite kayitlari icin bir baba ogul HARC yatirmaya geliyor, fakat 50 lirasi yetmiyor. Esimin bogazi dugumleniyor, ne diyecegini sasiriyor. Ama o sirada, asil halk kahramanlardan birisi ortaya cikiyor ve zor durumdaki babayi ve mahcup oglunu bankodan cikariyor ve eksik kismi kendisi oduyor.

Biz aslinda hala iyi insanlariz. Mesela, NTV Radyo’ nun 22 YTL karsiliginda yoksul cocuklara kirtasiye seti kampanyasi devam ediyor. Insanlar para yagdiriyor.

Simdi bu kahramanlari daha buyuk gorevler bekliyor.

Sarkida da soylendigi gibi: “Bisey yapmali”

Perşembe, Temmuz 06, 2006

Neden bu kadar suskunuz?

Arkadaslar asagidaki gibi yazilari okuyalim, okuyup birazcik dusunelim, biz bu isin neresindeyiz, ne yapabiliriz diye dusunelim, kendi payimiza duseni yapabiliyorsak eger, yapmayanlara bu tur yazilari okutalim. BBG-Popstar-Gulben Ergen ile degil, ulkemiz ve kendi gelecegimiz ile biraz daha fazla ilgilenelim.. Sinirlenelim, gaza gelelim, medeni bir toplu adina en azindan kendi cocuklarimizi, ailemizi, cevremizi etkilemeye calisalim.. Begenmediginiz, yobaz dediginiz adamlar oyle bir calistilar ki, butun toplumu turbana soktular, sinirlerimizi tek tek alip tepkisiz yaptilar, spor aktivitelerine, sanatsal veya kulturel etkinlikler ile kisisel gelisimini saglamamiz gereken cocuklarimizi bilgisayarlar ile kandirip yaz boyu suren kuran kursu adindaki kamplara aldilar. Demek ki; onlar bizlerden daha akilli, ve daha caliskanmis. Ataturk' e tepkisiz, korkak, vurdumduymaz, yozlasmis, kendini laik ve cumhuriyetci sanan bizlerin yaptigi serefsizlikleri yapabilen baska bir cemaat tarihte yoktur. Igneyi kendimize batirmanin vakti gelmedi mi sizce de? En son ne zaman bir hakkimizi savunmak icin meydanlardaydik? Hatirlamiyorsunuz degil mi? Bazilarimiz Sertab 1. oldu diye bazilarimiz Cim Bom sampiyon oldu diye, bazilarimiz Polat Alemdar dizi de oldu diye yollara cikmadik mi?Adam pes pese, benzin zamlarini dayarken, insanlarin en temel hakki olan saglikta busbutun kisitlamalara gidilirken, rusvet gemisi dolup tasmaya devam ederken, biz ancak Hz. Muhammed' in karikaturu cizildi diye yollara dusuyorsak, adamlar emellerine ulasmistir demek olmuyor mu acaba...Bekir COSKUN bcoskun@hurriyet.com.tr Bizi adam yerine koymuyorlar...BIZLER tam "dunyanin en pahali benzinine yapilan zamlari nasil protesto edelim" diye konusurken, iktidar benzine on gun gecmeden, onceki gun 18.inci zammi yapti.Bunun anlami sudur:Halki adam yerine koymuyorlar.Insanlarin tepkisini umursamiyorlar, topluma karsi saygisizlar. *Peki nicin?..Politikacilarin topluma karsi umursamazliginin ve saygisizliginin nedenini politikacilarda aramak, sucu onlara yuklemek dogru degil.Onlarin saygisizligina kanit gerekmez.Onlar bildiginiz gibidirler.Oysa iyi bakildiginda "adam yerine konulmayan bir toplumun" tek sorumlusu vardir:Toplumun kendisi...Biz, halk...Boyle sessiz, tepkisiz, pisirik, demokratik haklarini bile kullanmaktan aciz bir kalabaliga kimse saygi gostermez.Saygiyi hak etmek ile hak etmemek arasindaki farktir bu.*Gecen aksam Haberturk’ te, en begendigim ekran yuzu Murat Ongun’un cizdigi Turkiye manzaralarini dinlerken bunlari dusundum.Dunyanin en guzel cografyasindaki bir toplum; hukuktan trafige, ulusal gelirden yesil alana, temiz gidadan insan haklarina, demokrasiden otoparka kadar uygarligin tum nimetlerinden mahrumsa, bunun bir nedeni olmali...22 parlamento, 59 hukumet, 10 cumhurbaskani, 7 Anayasa gelip gecmisse ve kara yazgi degismemisse...O topluma donup bakmali. *Bir kotu kalabaliktir bu.Sessiz...Pisirik...Ilkesiz...Bir torba makarnaya, yarim ton komure oy’unu goturup verecek kadar... Secimlerde "calsin ama is yapsin" diyecek kadar... Zengini solcu, yoksulu sagci olacak kadar... Dunyanin gozbebegi aydinlarini "vatan haini", eskiyayi "kahraman" sayacak kadar...Say say bitmez.Boyle bir toplumu kim umursar?Kim adam yerine koyar a gulum...

Salı, Mayıs 30, 2006

Ozgur Turkiye...


Pazar sabahi butun eklemlerim agriyarak uyandim... Butun bir kisi hic hasta olmadan gecirmenin mutlulugunu yasamak yine mumkun olmadi. Bu kirginlik denen hastalik cok sinir bozucu bir rahatsizlik. Onemli bir hastaligimiz olmadigini biliyoruz ve fakat yataktan kalkacak halimiz bile olmuyor. Benim bir tanecik karim sag olsun, yorulmadan benimle ilgilendi butun gun...Ama ben hala pazar sabahindayim. Her pazar oldugu gibi, erken saatlerde NTV' de Bam Teli' ni izliyorum. Tayfun Talipoglu yine koyun birinde cocuklar ile sohbet ediyor.. Memlektin fotografini cocuklarin gozunden kaydediyor. Sirada Manavgat'a bagli bir koyun yeni acilmis bilgisayar odasinda sohbet var. 11 yaslarinda, uzun siyah dumduz saclari olan, temiz ve pak, sevimli yuzlu, modern giyimli bir kiz ile soylesi basliyor. Talipoglu soruyor: "koyde yasamaktan mutlu musun?", kiz mutsuzlugunu hemen dile getiriyor ve imkânsizliklardan yakiniyor: "Mesela, sinemamiz, tiyatromuz, hastanemiz olsun koyde" diyor. Manavgat'a ve Antalya'ya cok uzak olmamasina ragmen sinemaya daha once hic gitmedigini, bir defasinda da koye bir tiyatro ekibi geldigini anlatiyor.Sohbete son cumle olarak, nasil bir Turkiye' de yasamak istedigi soruluyor 11 yasindaki, uzun siyah dumduz sacli kiza. "Herkesin dinini ozgurce yasayabildigi bir ulke olmasini istiyorum" diyor, bilmeden dinini yasayanlarin degil yasamayanlarin dovuldugu, sovuldugu, kovuldugu bir ulkede yasadigini. "Mesela, ben basimi ortmek istiyorum ama izin vermiyorlar" diyor, uzun siyah dumduz sacli guzel kiz. Butun dunyadan saklamak istiyor uzun siyah dumduz saclarini. Bu sok ile ikinci roportaj geliyor ekrana. Baska bir 11-12 yaslarina guzel bir koylu kizi. O da ayni dertlerden sikintili. "Imkansizlik cok" diyor. Ve O da sohbetin sonunu, din ozgurlugune getiriyor, "ben de sacimi kapatmak istiyorum" diyor. Benim gibi Talipoglu da sasiriyor ve soruyor "Dini bilgileri nereden aliyorsunuz?". Cevap ise herkesin bildigi, bazilarimizin korktugu, bazilarimizin hosuna gittigi cinsten; "Yazlari kiz yurtlari var, orada ogreniyoruz"....Bedava, her seyin bir sekilde karsilandigi, kucucuk cocuklarin beyinlerinin yikandigi, Turkiye' de Muslumanlara baski yapildigina inandirildigi yerlerin varligi beni urpertiyor.Ve kendime kiziyorum, bu adamlar boyle orgutlu bir sekilde Ulkeyi geriye surukler iken, ben ne yapiyorum diye... Akintiya karsi kurek bile cekmeye tenezul etmeden seyretmek, sadece sinirlenip tirnaklarimi yemekten baska. Ve karar veriyorum, elimdeki butun Can Dundar, Aziz Nesin, Yasar Kemal ve diger yazarlarin kitaplari koy cocuklarina gondereyim.. Bir seyler yapayim.. Ozellikle Can Dundar' in "Benim Gencligim" kitabindan cokca bulayim, her bindigim vapura, otobuse, trene bir tane birakayim. Uzerine de bir not: Lutfen okuyun, okutturun, okuduktan sonra da bir baskasi icin her hangi bir yere birakin.

Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Neden Apolitik Genclik Olmasin?


Merhabalar,Baslangic olarak sunu soyleyebilirim.. Aziz Yildirim baskanigi birakti diye aclik grevi yapan iki genc vatandasimiz var. Daha ne diyeyim ki. Yazilarimin, genel icerigi apolitize edilmis toplumumuzun genel kusurlari olacaktir.Sevgi ile kalin..