Cumartesi, Eylül 20, 2008

Hasan Cemal' e

Sayın Cemal,

20 Eylül 2008 tarihli köşenizdeki

"Sayın Başbakan, ne denir, Allah akıl fikir versin!"

başlıklı yazınızı içim acıyarak okudum...

Sebebini çok iyi biliyorsunuz. Siz ve sizin gibi yazarlar, haydi Başbakan ve Hoca' sı gibi yapmayayım da isim vereyim; Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Ahmet Altan, Hadi Uluengin, Mehmet Altan gibi muhteşem liberal demokrat iddiasındaki yazarlar bu ülkenin bu hallere düşmesinin başlıca sebeplerisiniz.

Emin olun ki, henüz doğmamış cocuğuma sizlerin isimlerinizi ve yazdıklarınızı ezberleteceğim. İşte bunlardır, diyeceğim, senin demokrasiden nasibini almamış bir ülkede yaşamanın sebebi.

Basit değildir bu işler, yani sadece özel uçaklara binebilmek için vazgeçemez insanlar vatanlarının geleceklerinden. Böyle düşününce de, AKP ve zevatına verdiğiniz desteğin sebebini ancak çıkar meselesine bağlıyabiliyorum ki, sizin ve sizlerin karakterleriniz için hiç de iyi değildir.

Nasıl bu kadar kör olabildiniz. Ya da görmemezlikten gelebildiniz. Biz ya da en azından ben, yani basit insanlar bile, bu adamların kim olduklarını ve ülkeyi ne hale getireceklerini yıllar öncesinden görebilirken, sizler, adı liberal aydın olan yazarlar ne yaptınız.

Daha yazacak o kadar şey var ama; işin özeti şudur:

Başbakan' a Allah öyle bir akıl vermiş ki, bir ülkeyi parmağında oynatıyor ve kimsenin sesinin çıkmamasını yine de sağlıyor. Asıl, Allah sizlere akıl fikir verseydi de, bizi bu hallere komasaydınız.

Not: Yukarıda bahsettiğim yazarlardan sürekli olarak liberal aydınlar olarak bahsediliyor ya medyada, işte yanıtım; LİBERAL olabilirsiniz ama AYDIN asla!!!!

Pazartesi, Temmuz 14, 2008

58 Yıl Olmuş

Bu basit bir matematiksel bir çalışmadan gelişen çıkarımlardır. Sadece beni bağlar, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz bilemem...
Menderes ilk hukumeti kurdugu gun olan 22 Mayis 1950 yilindan bugune tam 21232 gun gecmis. 707 ay 22 gun ya da 58 yil 62 gun... Bu surenin 92 ay 3 gununu yani 7 yil 208 gununu cunta hukumetleri ile gecirmisiz. Geri kalan surenin 15104 gununde; yani 503 ay 14 gun baska bir deyisle 41 (KIRKBR) yil 139 gun boyunca Menderes - Demirel - Ozal - Ciller - Akbulut - Yilmaz - Erbakan - Gul - Tayyip gibi sag goruslu ve muhafazakar arkadaslar direksiyondaymis.
Bizim aslan sosyal demokratlar ne mi yapmis? 4 yil 242 gunu sag partiler ile yapilmis koalisyonlar ile olmak uzere topu topu 3365 gun yani 112 ay 5 gun veya 9 yil 80 gun iktidar olmuslar.
Peki, geride kalan 58 yilda, Ulkemizin cagdas dunyanin, bilimin, sanatin bu kadar geri kalmasinin sebebi kim olabilir sizce... Soyleyeyim, BAYKAL!!! Cunku en iyi bildigimiz sey muhalefet yapmak, ama kendimize.. Ulan adamlar Yildirim Akbulut gibi bir adama sempati gosterdi, Erbakan gibi bir şekle bile oy verdi destek cikti, biz bir turlu begenemedik Baykal'i... Evet, ben de sevmiyorum adami... Ama her pozisyonda da CHP ye ve Baskanina kafa goz girismek nedir? Biz bir birimizi yerken adamlar ha bire yeni lider cikartti. Bunu yaparken lider karizmasiymis, yetenekmis, demokrasiymis demediler. Onlar icin onemli olan IDEOLOJILERININ iktidar olmasiydi.
Biz boyleyken, RTE cikip CHP nin cakili bir civisi olmadigini da soyler, Dingil Firat travma yaratan devrimlerden de bahseder. 58 yilin sadece 4.5 yilinde tek basina iktidar olmus bir ideoloji su gunlerde ulkenin icerisinde bulundugu durumun tek sorumlusu olarak gosteriliyor ve biz yani Ataturk gencleri de her durumda Baykali tekmeleyerek destek veriyoruz Fetosa... Sevmesek de, icimiz el vermesede CHP hala bizim bu ulkenin partisidir. Adam gibi bir alternatif cikartamadigimiz surece, son 7 yildir memleket icin cok elzem konularda yasalasmasi planlanan bazi kanun ve kararnamelerin onunde tek basina duran, onun disinda ozgurlukcu gorulen hic bir sosyalist partinin yer almadigi kavgalar veren, her yaptigi siyasi uyari eninde sonunda gerceklesen bir partiye kostek olmamaliyiz.
41 yil da ulkeyi bu hale getiren zihniyet hala ic dinamiklerinden yeni urunler cikartabiliyor (Abdullatif Sener). Ve bu halk her seye ragmen yine de illa ki SAG diyebiliyor. Cunku, solu bitirmek icin her gun CHP' ye vuran kisilere bizler de katildik.

Salı, Haziran 24, 2008

Gündem

"Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır;yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Allah'ıkullanırlar" Giordino Bruno (İtalyan Düşünür)

HABER:



1. Eski RP milletvekili Şevki Yılmaz' ın kardeşi Aziz Yılmaz 2006 yılında 60 yaşındayken TSE' de memur olara göreve başlamıştı. Tepkiler almadı da değil ama, şimdi bu zat'ı muhterem TSE Marmara Bölge Müdürü olmuş. Yolu açık olsun. Bu tür atamalar ne ilk ne de son. Gazete arşivlerine göz atmak artık çok kolay, binlercesine ulaşabilirsiniz.

2. İki gün önce Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yaptı; Diyanet kadrsunda yer alan 90 bine yakın din görevlisinden 18 bini göreve başlamalarının ilk 2 yılında diğer kamu kuruluşlarına atama talep etmiş. Bu taleplerin ve yapılan atamaların en çok rağbet göreni ve yerine getirileni Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına yapılmış.

Bu iki haberi okuyunca Tayyip Erdoğan' ın devamlı söylediği bir söz ve Anayasa Mahkemesine sunulmuş savunma metni geliyor insanın aklına. Tayyip ne diyor devamlı: "AKP kadrolaştı diyenler yalan söylüyor. Bu söleri söyleyenleri ispata çağırıyorum"

Savunma metninde, hep aynı görüşteki, liyakata değil dini görüşüne göre yapılan atamalar ile ilgili suçlamaların mesnetsiz ve dayanaksız olduğu belirtiliyor.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, ve bizim saf halkımız kimlere inanıyor dersiniz.



İLAN:



Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı desteği ile yaz Kuran kursları açıldı. Enteresan iki nokta var:



* İlanda diyor ki, "3 günde Kuran öğretilir". (Valla bu söze yorum yapamayacağım)

* Yine aynı ilanda Hz. Muhammed' den alıntı bir söz var. Hadisi Şerif diye not düşülmüş. Söz şöyle: "En hayırlınız, Kur'an öğrenen ve öğretendir". Koskoca insanlar, insanları kandırıyorlar. Dini bilgilerim öyle çok derin falan değildir. Amma, yüce bir dinin peygamberinin devamlı "EN hayırlınız" diye bir varsayım ileri sürebilecek bir cüret ile Allah' ın işine karışabileceğini düşünebiliyor musunuz? En Hayırlınız Kur'an öğrenen ve öğretendir. Gerisi hikaye; iyi insan olmakmış, Allah' ın yarattığı bu dünyaya bu çevreye saygılı olmakmış, dürüst olmakmış vb hepsi hikaye yani. Öğrendin mi Kur' anı tamam. En hayırlı kul sensin. Bu mudur özü yüce bir Dinin. Ve buna inanacak kadar aptal mıyız biz. Bu uydurma Hadisleri yutacak kadar saf mıyız? EVET... Daha ne "EN Hayırlı" olduğumuz hadisler var bir bilseniz, her caminin girişindeki tahtada yazılıdır hepsi. Ha, diğer bir nokta, en hayırlı olmak için Kur' anı anlamak ve okuduğunu anlamak değil, sadece arapçasnı öğrenmek gerekiyor. Mazallah okuduğunuz anlarsınız falan, erdemi, dürüstlüğü, insanlığı öğrenirsiniz de bu din bezirganlarının tekerine çomak sokarsınız. Neme lazım. Arapçadan okumayı öğren yeter.


MÜLAKAT:


Dengir Mir Mehmet Fırat efendi hazretleri "Atatürk Devrimleri Türk Halkında travmaya yol açtı" demiş. Açıkçası yarattı mı yaratmadı mı bilmem ama, 50 yıldır bu muhteşem hükümetleri, özellikle son AKP hükümetini başımıza getiren halkın bir travma yaşadığına inanırım. Atatürk devrimlerinden travmatik sonuçlar çıkaran o dönemin bir avuç çapulcu isyankar mandacılarından başkaları değildi. Aklı başında her Türk devrimlerin memlekete neler kattığını anlamış, onları sonuna kadar savunmuştu. Yoksa DMMF gibi algılasaydı kısa sürede ne alfabe değişebilirdi, ne kıyafetler.

Cumartesi, Haziran 07, 2008

Tufan Turenç' ten...

Farah'ın öyküsü FARAH, İran'da "İslam devrimi" başladığında ablasıyla birlikte üniversitede okuyordu. iki kardeş de başlan açık, modayı izleyen güzel kızlardı. Humeyni'nin İran'a dönmesiyle başlayan "İslam devrimi" daha gerçek yüzünü göstermeden ve ülkenin^vüzünü karartmadan Farah'ın babası, iki kızını da karşısına aldı. Geleceklerinin acılarla dolu olacağını sezen baba, canı kadar sevdiği ve üzerlerine titrediği iki kızına şöyle dedi: "İran felakete gidiyor. Artık burada öğreniminizi sürdüremezsiniz. Ya evlenin, ya da Türkiye'ye gidin ve orada okuyun." Farah ile ablası, babalannın önsezilerine güveniyorlardı. Hemen toparlandılar ve ülkelerini terk ederek Türkiye'ye geldiler. ikisi de kadın olarak özgürlüklerini yitirmekten kurtulup üniversite eğitimlerini sürdürdüler. Türkiye güzeldi. Bu ülkede kadınlar özgürdü. İran'da ise kara bulutlar yoğunlaşmaya başlamış, caddeler idam sehpalanyla dolmuştu. • • • Çok geçmeden şeriatla yönetilecek olan Iran, İslam cumhuriyetinin kurulduğunu dünyaya açıkladı. Mollalar, İranlı kadınların özgürlüklerini ortadan kaldırdılar. Yıllar hızla akıp geçti. Farah ile ablası, üniversiteyi bitirdi. Ablası İran'a döndü, Farah ise Türkiye'de kalarak bir Türk gencine âşık oldu ve onunla evlenip yuva kurdu. Çok mutluydu. Kocasını çok seviyordu. Bir oğlu oldu. Evlilikleri çok daha güzel ve anlamlı hale geldi. Ama zaman geçtikçe mutluluklan, bazı sorunlarla gölgelenmeye başladı. Kocası uçanydı. Eşini ve çocuğunu ihmal ederek bekârlığındaki gece hayatına yeniden kaptırdı kendini. Farah, kocasını daha seyrek görmeye başlamıştı. Evliliğinin geleceğinin karanlık olduğunu, babasından miras kalan önsezi gücüyle gördü. Zaman yitirmenin anlamı yoktu. Kocasından boşanıp kendisine ve oğluna yeni bir hayat kurdu. İyi bir işi vardı; evliliği bitmişti ama Türkiye'de mutluydu. Sevdiği dostlan, arkadaşlan vardı. İran'a dönmeyi hiçbir zaman düşünmedi. Ama oğlunu doğurduğu andan itibaren yüreğine düşen bir özlemi vardı. Bir gün ülkesine gidecek, sularına dalarak büyüdüğü Hazar Denizi'ne girip oğlunu, yaşamdaki en değerli varlığını bağrına basacaktı. Canı kadar sevdiği oğlu ile Hazar'ın büyülü sulannda bütünleşecekti. • • • Oğlu alt yaşına gelince onu alıp ülkesine gitti. Ailesiyle kucaklaşıp özlem giderdikten sonra oğluyla birlikte doğru Hazar'a gitti. Ama genç kızlığında bikiniyle kumsalında güneşlendiği, sulanna dalıp saatlerce yüzdüğü o güzelim plaj, tam ortasından yüksek bir perdeyle ikiye bölünmüştü. Bir tarafta kadınlar, öbür tarafta erkekler vardı. Oğlunu kadınlar tarafına sokmadılar. Farah yıllarca sürdürdüğü, Hazar'ın sulannda oğlunu kucaklayıp bağnna basmak için büyüttüğü özlemini gideremedi. islam cumhuriyeti, anne ile oğlunun Hazar'da kucaklaşmasına izin vermedi. Farah'ın öyküsü bu kadar... Bu öyküyü anlattıktan sonra Farah gözlerimin içine baktı. Kararlı bir biçimde, "Türkiye buna izin vermez. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum" dedi. Ben de ona bütün kalbimle, "Ben de inanıyorum" dedim.

Cuma, Mayıs 09, 2008

AKM Önünde Son Poz



AKM Yıkılmadan, ben emekli olmadan son fotoğrafımız olacak bu sanırım...

Cumartesi, Mart 01, 2008

YETER KI ONURSUZ OLMASIN VATAN

27 Sehit verdi ulke... 27 aile ne de olsa terorun kokunu kurutacaklar bu sefer diye goz yasini icine akitti. Sustu, vatan sag olsun dedi...

YALANNN...

Bir vatan bu kadar onursuz olacaksa SAG FALAN OLMASIN....

Hala hukumetten, Fethullahtan, dinden imandan umudu olan var ise aranizda, acilen uyandirilmesi gerekiyordur... YETER lan... Akil, bilim, irfan, insanlik, onur, seref pesinde kosmamiz lazim... Bu degerlerimizi geri kazanmak icin ise, en az bu degerlerimizi alt ust etmek isteyen serefsizler kadar cesur olmak lazim...

ABD 6 milyar dolar kredi verdi, cekil dedi cekildik...

Cok acayip insanlar gordum, duydum... Hatta TAYYIP ve tayfasinin da ne kadar acayip insanlar oldugunu biliyor ve soyluyordum ama, bu kadar olabilecegini hic tahmin etmiyordum...