Perşembe, Mart 20, 2014

Bakara Makara - Yılmaz Özdil

Dindar cumhurbaşkanı seçen, dindar hükümetin, dindar bakanı. Ankara'daki hacivat gaztecilerden biriyle konuşuyor.

Her cuma bir ayet sallıyorum diyor.
Google'a gir, atıyorum. Kuran'da kardeşlik. Kuran'da nankörlük. Kuran'da bilmem ne diye search yap, hepsi çıkıyor, ordan beğen bi tane, salla gitsin diyor.
Sabah 5'te çaktım bi tane.
Bakara makara diyor.

Tavsiyesine kulak ver.
Gir google'a.

Şöyle der Bakara suresi...
"Öyleleri vardır ki, inanmadıkları halde, Allah'a inandık derler. Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. İyi bilin ki, ortalığı bozanların ta kendileridir.
İman edenlere rastladıkları zaman, inandık derler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, seninle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz derler.
"
Unutmadan...
"Sığır" demektir bakara.

Montajsız Türkçe meali...
Bunca kepazelikten sonra, sandığa "sığır" gibi gitmemek lazım anlamına gelir!

Sen ne diyorsun, o ne diyor - Ahmet Hakan

Ayetlerle makarayı
CHP'liler yapsaydı ESKİ bir bakan ile bir gazetecinin telefonda Kuran ayetleriyle makara yaptıkları ortaya çıktı.
Öyle böyle değil lıaııi...
Ağır makara.
?
Benimse aklımda hep aynı soru: Aynı işi bir CHP'li yapsaydı, ne olurdu?
?
Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin.
Aynı konuşmayı bir CHP'li ile bir gazeteci yapsaydı...
Başbakan ne yapardı?
?
¦ "Ama bu telefon yasadışı yollarla dinlenmiş" der miydi?
¦ Meydanları inletmez miydi?
¦ "İşte CE-HA-PE bu" demez miydi?
¦ "Sen nasıl Kuran ayetleriyle dalga geçersin" diye gürlemez miydi?
¦ Hesap sormaz mıydı?
¦ "Bunların cibiliyeti bu" diye haykırmaz mıydı?
¦ "Fiu alenen dini aşağılamadır, savcılar harekete geçmeli" demez miydi?
¦ "Ey CE-HA-PE'nin Genel Müdürü! Sen bu adamı hâlâ nasıl partinde tutarsın" diye yüklenmez mivdi?
¦ AK Parti teşkilatlarına "Protesto edin" diye talimat vermez miydi?

Söyleyin! Ama dininize imanınıza doğru söyleyin: Bunları yapmaz mıydı?

Sen ne diyorsun, o ne diyor

SEN, "Ucuza alınmış gümüş bir çikolata tepsisinde Bakan Bey'e rüşvet olarak giden beş yüz bin dolar... Çikolataların altına dizilmiş... Beş yüz bin dolar..." diyorsun.
O başlıyor: "Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."

Sen, "Sizin Bakan Bey, sırf Reza öyle istedi diye bir polis müdürünü sürmüş" diyorsun.
O başlıyor: "Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."

Sen, "Koskoca bakanlarımız 29 yaşındaki para babası bir adamın önünde kırk takla atıyor...
Bakanlar işlerini güçlerini bırakmış Keza Bey'e hizmet sunuyor... Keza Bey de Bakan Bey leri hediye yağmuruna tutuyor. Ne iş?" diyorsun.
O başlıyor: "Siper et gövdeni..."

Sen, "Bir türlü sıfırlanamayan milyonlarca Euro" diyorsun.
O başlıyor: "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın."

Sen, "Bakan Beyiniz Kuran ayetleriyle makara yapıyor, 'Çakıyoru ayetleri, sallıyorum ayetleri' diye geyik çeviriyor. Bakara/Makara diye espri patlatıyor. Sesiniz çıkmayacak mı?" diyorsun.
O başlıyor: "Dursun bu hayâsızca akın."

Sen, "Milletin a...a koyacağız diyen adama sıfır kuruşa verdiniz Boğaz daki koruyu" diyorsun.
O başlıyor: "Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli."

Sen, "7 yüz bin liralık kol saati... Patek Philippe marka... Kordonu timsah derisi...
Kadranı mavi... Camı safir cam... Sizin Bakana Keza Bey tarafından hediye edilmiş..." diyorsun.
O başlıyor: "Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın."

Sen, "Bir Bakan nasıl olur da Senin önüne yatarım Keza' der... Ne iştir bu?" diyorsun.
O başlıyor: "Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli."

Sen, "Şehrizar'dan almışsınız villalan" diyorsun.
O başlıyor: "Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli."

Mehmet Akif. "Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" demişti.

Bu temenniye bir ilave daha yapmak gerekiyor: Allah, istiklal Marşının bir temizleme aracı olarak kullanılma çabasına tanık olmayı bu millete bir daha nasip etmesin.
Sanki dün inmiş gibi

TEVBE suresi. 65. ayet.
Şöyledir: "Eğer onlara (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, 'Biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk' derler. (Onlara) de ki: Allah'la, O'nun ayetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz?" ?
Nasıl?
Sanki dün inmiş gibi değil mi?

Oysa dün inmedi o ayet.
Sadece şöyle bir şey oldu: ilahi Kelam ın bugüne de ışık tutacak, bugünü de kapsayacak çağlar üstü bir kudrette olduğunu bir kez daha idrak ettik.
Hepsi bu.

Perşembe, Mart 13, 2014

Berkin - Yılmaz Özdil

Dünya güzelimiz Keriman Halis Ece karşılayacak Feriköy'ün kapısında Berkin'i... Hoş geldin yavrum diyecek, sanlacak okuldan gelir gibi, annelik edecek ona.

Ali Sami Yen amcası koşacak nefes nefese, koltuk altında futbol topuyla, var mısın japon kale maça diyecek, gazozuna.

Erol Günaydın dedesi seslenecek hemencecik şuradan... O kara kaşlı güzel yüzünü güldürebilmek için, ayı yogi taklidi yapacak.
?
Unutulmazlar kabristanıdır Feriköy.
Berkin de unutulmayacak.
?
Salah Birsel den şiirler dinleyecek.
Çocuk edebiyatımızın en önemli yazarlarından Güngör Gençay abisi oturacak yanına, Ay'a Seyahat'i okuyacak, Balıklar Ovası nı, Barut Yüklü Yıldızlar ı okuyacak.
?
Kerime Nadir teyzesi orada.
Kitaplarını verecek ona.
Fatma Aliye halası orada.
Hani şu, Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olan, 50 liralık banknotlann üstünde fotoğrafı bulunan Fatma Aliye... Berkin okurken, saçını okşayacak.
?
Para lafını duyunca, sevimli üçkâğıtçı Selçuk Parsadan damlayacaktır oraya... Ne matrak hikâyeler var onda, yerlere yatıracak Berkin i, kahkahalara boğacak, bugünkü siyasi dolandıncıların yanında, çırak bile olamam diyecek.
Deprem dede orada. Profesör Ahmet Mete Işıkara, çoktan kontrol ettinniştir yatılacak yerin zeminini, sağlamdır mutlaka... Milıri Belli orada, eski tüfek, anlatacaktır tek tek Berkin e, hem devletin demokrasi tarihini, hem milletin makûs talihini.
?
Nahit Fıratlı ablası orada... Ne kadındı be kardeşim... Ne aşk yaşamıştı Orhan Veli yle... Şıı dizeleri yazdırmıştı büyük şaire: Hiçbirine bağlanmadım / ona bağlandığım kadar / sade kadın değil, insan / ne kibarlık budalası / ne malda mülkte gözü var / hür olsak der / insanları sevmesini bilir /yaşamayı sevdiği kadar... Off. of, anlatacaktır Berkin e, fırtınalı hayatını, insanlığını, sevdasını.
?
Yeşilçam'da yeri doldurulamayan Vahi Öz orada. Efsane şapşal uşak Cevat Kurtuluş orada. Kadir Savun, Mualla Sürer, Turgut Özatay, Mine Mutlu, Reha Yurdakul orada. Aile gibi kucaklayacaklardır, seyret t ireceklerdir Berkine, siyah-beyaz filmler dönemindeki Türkiye'nin, aslında ne kadar rengârenk olduğunu.
?
Tiyatro isterse, sahne hazır...
Perde açılır. Zafer Önen, Ekrem Dümer, Engin İnal, Birsen Kaplangı, Ünal Gürel, liste çook uzun, iz bırakmış emektarlar orada.
?
Unutulmazlar kabristanıdır Feriköy.
Berkin de unutulmayacak, asla.
?
Sana gelince usta...
?
Hatırlanmak bile istenmeyeceksin.
Yatacak yerin yok, bilesin.
Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında.

Cuma, Mart 07, 2014

Günah İşleme Özgürlüğü - Ahmet Hakan

AKP'li Metin Külünk televizyon ekranlarında felsefi bir yorum yapmış.
 
Demiş ki:

- İnsanlann günah işleme özgürlüğü vardır.

- 17 Aralık operasyonu, işte bu özgürlüğe vurulmuş darbedir.

- Telefonlar dinlenerek, görüntüler çekilerek günah işleme özgürlüğü engellenmiştir.

- Böyle şey olmaz.

- Bunu Allah kabul etmez.

Baykal'ın ve MHP'li milletvekillerinin özel hayatlarına kamera dayanınca...

- “Bu olmaz” diyeceksin.

- “Bu özel değildir, geneldir genel” diyeceksin.

- “Bir şey oluyorsa kendi eşiyle nıi oluyor?” diyeceksin.

- “Beline hâkim olacaksın beline” diyeceksin.

- “Böyle özgürlük olmaz” diyeceksin.

- “Yozlaşmaya geçit yok” diyeceksin.

 
“Beline hâkim olmak” meselesinde böyle aslan kesileceksin.

Ama sıra...

Eline hâkim olmak” meselesine gelince...

Başlayacaksın ağlaşmaya:

- Bizim milyon dolarlan götürme özgürlüğümüze engel oldular.

- Bizim ihaleye fesat kanştırma özgürlüğümüze darbe vurdular.

- Bizim ayakkabı kutusuna para saklama özgürlüğümüz bile olmasın istediler.

- Bir trilyona üç-beş kuruş deme özgürlüğünü bile bize çok gördüler.

- Şöyle ağız tadıyla Reza’yı söğüşleme özgürlüğümüze karşı çıktılar.

- Jetle umreye gitme özgürlüğümüzü engellemeye çalıştılar.

- Mağduruz da mağduruz.

Ortada...

Bele dair bir şey varsa, kızlı-erkekli bir şey varsa, içkiye dair bir şey varsa...

Günah işleme özgürlüğü zinhar yok.

Ortada...

Paralar, istiflemeye dair, adam söğüşlemeye dair, ayakkabı kutulanna para doldurmaya daır, sıfınanamayan mııyon doıanara dair bir şey varsa...

Bırakın da günah işleme özgürlüğümüz olsun be yav” diyerek...

İnle babam inle.

Sizin istediğiniz şöyle birşey:

- Kişisel günahlara sıfır tolerans...

- Toplumsal suçlara sonsuz tolerans...

Sizin muhafazakârlığınız işte budur.

Buyurun, sonsuza kadar muhafaza edin bu arsız muhafazakârlığı.

Nasıl olsa yüz kızarması falan gibi bir derdiniz de yok.

Kapınıza geldiklerinde onlara şunları sorun

CEMAAT devlete sızarken sizin hükümet ne yapıyordu?

Kabul ettiğiniz tapeler var, “montaj” dediğiniz tapeler var... Bu ayrımı hangi kıstasa, ölçüye, kanıta göre yapıyorsunuz? Bir deyiverin hele...

Neden “Tayyip Erdoğan/Bilal Erdoğan” görüşmesinin montaj olduğunu kanıtlamak için kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz?

Başbakan Erdoğan neden mal varlığını kamuoyuna açıklamıyor?

Bir trilyona “üç-beş kuruş” diyen bakan oğlunun mal varlığı nedir? Parayı nereden kazanmıştır?

Şu anda herhangi bir AK Partili’nin çalarken suçüstü yakalanma imkânı doğsa... Herhangi bir polis ya da savcı, bu kişi hakkında işlem yapabilir mi? Ortada böyle bir yargı, böyle bir emniyet kaldı mı?

Cemaatin ablalan sizin partiye oy istemek için kapı kapı dolaştıklannda “aslan mücahidelerimiz, kaplan ablalarımız”, başka partiye oy istemek için kapı kapı dolaştıklannda “auvvv”... Ne iş?


Bundan daha doğal ne olabilir

YARGIYA müdahale ediyor, bitmiş ihaleleri bozuyor, Fenerbahçe'ye karışıyor, Danıştay’a başkan bekliyor...

Sonra da çıkıp şöyle diyor

"Bundan daha doğal ne olabilir?"

Oysa bundan daha doğal şeyler şunlardır:

Yargıya müdahale etmemek...

Bltndş Ihalelerl bozmamak.

Fenerbahçe’ye kanşmamak.

Danıştay’a başkan beklemeye kalkışmamak

Çarşamba, Mart 05, 2014

Fenerbahçe Başbakanı - Yılmaz Özdil

"Sene 1942...
Babam, başbakan.
Aynı zamanda, Fenerbahçe başkanı.
Ankara'dayız.
Fenerbahçe' nin Ankara'da maçı var.
Kardeşim ve dayımla birlikte maça gitmek istiyoruz.
Ama, havamız olsun diye, bizi babamın götürmesini istiyoruz. Babamdan çekindiğimiz için söyleyemiyoruz, anneme söylüyoruz.
Annem, babama aktarıyor, çocukları maça götür diyor.
Babam, peki diyor. Hep birlikte başbakanlık makam aracına biniyoruz, stada geliyoruz. Şeref tribününe oturup, sahayı en güzel yerden seyredeceğimizi düşünürken... Babam şoföre sesleniyor, şurda dur diyor. Cüzdanından para çıkartıyor, dayıma veriyor; "haydi bakalım çocuklar, gişenin önüne geldik, gidin biletinizi alın diyor!" Oğlu anlatıyor bunu...
Şükrü Saraçoğlu'nun oğlu.
Başbakan, Fenerbahçe başkanı...
"Avanta almayacaksın" diyor.
Alt tarafı bilet...
Evladına bile ayarlamıyor.
"Her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin" diyor.
"Suistimalin küçüğü büyüğü olmaz" diyor.
Sene 1946...
Seçim bitmiş; Şükrü Saraçoğlu kendisini milletvekili seçen İzmir halkına teşekkür etmek için, doğum yeri olan Ödemiş'e gidiyor. Yanında oğlu var.
Masa donatılıyor. haliyle, rakı, bira servisi yapılıyor.
Başbakan bira içiyor.
Oğlu gazoz içiyor. Ödemiş belediye başkanı soruyor, "evladım, yaşın 18'den büyük, niye hâlâ gazoz içiyorsun?" Başbakanın oğlu cevap veriyor, "babamın bira içtiği masada, bana gazoz içmek düşer" diyor. Bunu duyan başbakan, hemen garsona sesleniyor,
"benim birayı kaldır, bir duble rakı getir" diyor...
Ki, babanın rakı içtiği yerde, evladı da rakının bi alt kademesi bira içebilsin diye! Hoşgörüye bak...
Zarafete bak kardeşim.
Başbakan Saraçoğlu, Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi nin balosuna gidiyor. Müzik tatlı tatlı çalıyor. Bir genç kız, başbakanın yanına yaklaşıyor, dansa davet ediyor.
Başbakan reddediyor, böyle olmaz diyor. Ortam buz kesiyor. Kızcağız fena halde bozuluyor, masasına dönüyor. İki dakika sonra...
Başbakan kalkıyor, o genç kızın yanına gidiyor, benimle dans eder misiniz lütfen diyor.
Herkes şaşınyor. Başbakan gülümsüyor, dansa erkek kaldırır, sırf başbakanım diye bir genç kızımızı ayağıma getirtmem diyor.

(Başbakanın ayağına gidip dansa kaldırdığı o genç kız, Feriha Sanerk, Türkiye Cumhuriyeti nin ilk kadın emniyet müdürü oldu... Şimdilerde kızlıerkeklıye tahammül edilemeyen Titrkiye 'de, bir zamanlar bunlar oluyordu!)

Ve, seneler geçiyor.
Başbakanlar değişiyor.
Fenerbahçe başkanları değişiyor.
Kadıköy'de maç var.
Fenerbahçe başkanı Faruk Ilgaz, stada giriş yapmak üzere geliyor. O sırada gözü takılıyor, bilet kuyruğunda bekleyen, yaşı hayli ilerlemiş, bastonlu bir beyefendi görüyor.
Dikkatlice bakıyor, o da ne?
Bilet kuyruğunda bekleyen beyefendi, Şükrü Saraçoğlu! Çünkü, seneler geçiyor ama, evladına bile avanta vermeyen başbakanın, zihniyeti aynı kalıyor-, her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin.
Çünkü, ateşten gömleği giymiş, milli mücadelede kanla-barutla yoğrulmuş, boğazından tek kuruş haram lokma geçmemiş, milletin çıkarlarını ailesinden, evladından, kendinden önce tutmuş adamlardı onlar, adam gibi adamlardı.
E bakıyoruz bu dönemin baba-oğul'larına...
Babası, oğlunu arıyor, paraları sıfırla diyor, öbürü kasaları hallettim. 30 milyon avro kaldı babacım diyor-, Fenerbahçe başkan adayı şunları şunları söylesin, yönetime bunlar bunlar girsin, bizden olmayanlara hesap sor diyor, öbürü de peki babacım filan diyor.

Pazar, Mart 02, 2014

Sensin Terörist - Can Dündar

"Yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyordu sözde...
Palavra!
Hele bir yol inşaatına karşı çık da gör...
Maske anında düşüyor. Dil çatallaşıyor.
Yeni damga:
Ateist
ODTÜ’lüler, on binlerce öğrencinin emeği, on yılların sabrıyla büyütülmüş güzelim ormanın katledilip yerine yol yapılmasına karşı çıktı ya...
Yolu bu solculara rağmen, o ateistlere rağmen yaptık” diyor Hünkâr... Nefret söylemiyle bağırıyor:
Bunlar terörist, bunlar ateist”...
Bir ODTÜ’lü olarak kendisine aynen iade ediyorum:
Sensin terörist!
Ağacı büyüten biziz, kesen sen...
Talana “Dur” diyen biziz, yol veren sen...
Hukuku müdafaa eden biziz, katleden sen...
Gençleri kurşunlayan polise “Kıymayın” diye feryat eden biziz, onları “Destan yazdılar” diye öven sen...
Zulmün kabardığında camiye sığınan biziz, sığınanları “İçki içtiler” yalanıyla lanetleyen sen...
Hırsızı takip eden biziz, takdir eden sen...
Evladımıza “Haramdan uzak dur” diyen biziz, Evdeki dolarları sıfırla” talimatı veren sen...
İnsanı insan olduğu için, ayrım gözetmeksizin seven biziz, muhaliflerine Ateist” diye, “çocuksuz” diye hakaret eden sen...
Hal böyleyken, biz ateist”iz, mümin sen; öyle mi?
Aynı şeylere inanmadığımıza şükrediyor insan...

Bir teşekkür  

Atatürk
’ten başlayarak çocuğu olmayan veya çocuklarına, akrabalarına hırsızlık yaptırmayan, iktidar olmuş tüm liderlere, İsmet İnönü’ye, Bülent Ecevit’e, Deniz Baykal’a, Erdal İnönü’ye, İsmail Cem’e, Fahri Korutürk’e, Ahmet Necdet Sezer’e, Kemal Kılıçdaroğlu’na ve adını sayamadığım diğerlerine saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.

Yeni çocukları gördükten sonra, kıymetiniz bir kat daha arttı gözümüzde... 

ÇAĞRI

Bütün dostlarımı, AKP'yi hala destekleyenleri DIŞLAMAYA çağırıyorum. Profesyonel anlamda irtibatınızı devam ettirmeniz gerekebilir, sorun yok. Ama, HIRSIZ'lara ve HIRSIZ'a yardım yataklık edenlerle arkadaşlığa, akrabalığa devam etmek, çocuğunuza, ailenize, ülkenize, en önemlisi gururunuza hakarettir.

Çanakkale Ruhu

Bir ülke nereden nereye geldi... İşgalcilerin topla, tüfekle yapamadığını, Menderes'in deneyip beceremdiğini, Tayyip ve saz arkadaşları başarıyor. Dedelerimizin verdiği birlik mücadelesinde, sıra torunlara geldi... Oy ver, oy'una sahip çık, oyun'a gelme... Ülkenin kurucu gücüne, kurucu gücün torunlarına, partisine ve iradesine güven, o ruhu hisset.

Çanakkale Türküsü

Tahliye

* "Memur ile fahişenin parasını peşin ödeyeceksin" vecisesinin sahibi Reza Zarrab tahiye oldu.
* Tayyip, gezi ve ODTÜ protestocularını terörist ve ateist ilan etti.

Ulan çok ağır küfürler var dilimin ucunda ama burada olmaz. Muhatapları da önce AKP'ye hala destek verenlerdir. Çocuğumun geleceğini çalan şerefsizlerdir.

Şerefsiz ve hırsız olmak, hain olmak yerine ATEİST olacak milyonlarca gururlu insan var Başbakan. Bak aşağıdaki fotoya bak, 14 yaşındaki bu çocuk bu kelepçeyi baklava çaldı diye yedi. Bir gün seni böyle kelepçeli görmek için gerekirse 150 yaşına kadar yaşamanı istiyorum.
Devamını Gör