Salı, Ağustos 17, 2010

Organize İşler - Yılmaz Özdil

Organ’ize işler

Yusuf Erçin Sönmez.

Doktor Frankenstein.

Garibanların böbreğini söküp, parayı bastırana takıyor. Bu sefer, Azerbaycan’da ortaya çıktı.

İlk kez, değerli ağabeyim Uğur Dündar tarafından yakalanmıştı. Sırf benim bildiğim, en az 5 defa suçüstü yaptı. Kanundaki boşluktan faydalanıp her seferinde yırttı. E baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun çıkaralım dediler, güzel bi kanun çıkarıp “gizli kamera”yı yasakladılar!

Ki, yakalanmasın.

Organ ticareti serbest, gizli kamera yasak olunca, “organ’izatör” gitti, hastane açtı iyi mi...*Gizli kapaklı iş yapmasına gerek kalmamıştı, açık kameralara sırıta sırıta hastanesine giriyor, kanun koruması altında, gözümüzün içine baka baka, kes-yapıştır’a devam ediyordu.

Allah’tan yabancı ülkelerde gizli kamera serbest... Böylece, ihracata başladığı, bizim garibanların eline üç-beş tutuşturup, 100 katına Fransız’a, İngiliz’e taktığı ortaya çıktı... İthalat da yapıyordu aynı zamanda, Moldovalıdan Rumen’den söküyor, İsrailliye monte ediyordu.

Diplomatik sıkıntı oldu tabii... Baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun daha çıkaralım dediler, güzel bi kanun daha çıkarıp, “bağış” maddesi getirdiler... Yani? Böbreğini söktüğü garibandan “Para almadım, bağışladım” imzası alırsa, yırtıyordu Frankenstein!*“Gizli kamera yasağı” ve “bağış” kıyağıyla, “kanun koruması altında” doğramaya devam etti.

Sonra?*Mafya, garibanın birini getirmiş, böbreğini söktürmüş, ancak, parayı alamamıştı. Hastaneyi bastılar. Frankenstein, “Beni korusa korusa devlet korur” dedi, haklı adam, polisi aradı. “Burda insan tacirleri var, yardım edin” dedi. Polis koştu. Mafyaya “Teslim ol” çağrısı yaptı. Çatışma çıktı. Bir polis yaralandı. Olsun, Frankenstein kurtarılmıştı... “Mafyacılar saklanmış olabilir” düşüncesiyle hastanede arama yapıldı, gizli bölmelerde, böbrek taktırmak üzere bekleyen, üç İsrailli, bir Güney Afrikalı bulundu. Frankenstein, “Onlar mafya değil, onlar benim” dedi. “Ha, iyi o zaman” deyip bıraktılar.

(Aslına bakarsanız, hastane mühürlüydü... Orada değil organ nakli, sivilce sıkması bile yasaktı... İşin o tarafıyla kimse ilgilenmedi.)

Polis filan vurulduğu için, lütfedip, hâkim karşısına çıkardılar Frankenstein’ı... Kanunu hatırlattı, “Para mara vermedim, bağış o” dedi... Zaten aynı kanun, güya 15 sene hapis öngörüyordu ama, 2 seneye kadar hapis cezalarını erteliyordu... Frankenstein’a da verile verile 1 sene hapis verildiği için, ilk duruşmada “kanunen” tahliye edildi, çıktı gitti.

Bu arada...*Türkiye’de ilk böbrek naklini gerçekleştiren, ilk Transplantasyon Merkezi’ni kuran, bırak Türkiye’yi, Avrupa’da ilk kez çocuğa, dünyada ilk kez yetişkine canlıdan karaciğer nakli yapan, binlerce insanımızın hayatını kurtaran, Türkiye’nin uluslararası literatürde en fazla bilimsel yayını bulunan rektörü, “organ tacirleriyle savaşan” Profesör Mehmet Haberal, “organ”ize çete kurmaktan, 1.5 senedir hapiste... Mahkemesi bitmek tükenmek bilmiyor, babası vefat etti, “kaçar maçar” diye cenazeye gitmesine bile “kanunen” izin verilmedi.

Hiç yorum yok: