Cumartesi, Nisan 30, 2011

Güne Dair

Çılgın proje açıklandı;

Karadeniz ve Marmara arasında İstanbul boğazına rakip bir kanal açılacak.

Yapılması mümkün değil demeyeceğim. Diyemem, çünkü konunun uzmanı değilim. Yapılabilir, teknik olarak mümkün. Ama, olay tam Menderes mantığıdır. Yani bize plan değil pilav lazım mantığının ürünüdür, bu bir ben yaptım oldu cinliğidir.

Bu oyunu yutacak milyonlarca seçmenin olduğunu bildiği için zaten rahat rahat atıp tutuyor RTE.

Fizibilitesi yapılmadan, kanunlara, yıllar önce imzalanmış uluslararası anlaşmalara aldırmadan kanal yapmak, ya da yapacağını iddia etmek, YGS gibi, yolsuzluklar gibi olaylara bir miktar ilgi gösteren seçmeni başka tarafa baktırmaktır.

Tabi bu söylentilerle birilerine rant sağlaması da cabası. Boşa değil elbet, Ali Ağaoğlu gibi, Fettah Tamince gibi, Vahit Kiler gibi vergi vermeden cebini dolduran sihirbazların hemen projeye sahip çıkması.

Fatih Altaylı bugün köşesinde konuyu şöyle özetlemiş;

Hesap iyi şeydir.
....
Eski Bakan Binali Yıldırım ise projenin 20 milyar TL’ye mal olacağını ve rantabl olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan ise Boğaz’dan yılda 60 bin gemi geçtiğini açıkladı.
Şimdi hesap yapalım.
Boğaz’dan geçen gemilerin tümünü, bedava geçtikleri Boğaz yerine parayla geçilecek Kanalist’e yönlendirseniz, yılda 60 bin gemi bu kanaldan geçer.
Her bir geçişten ortalama 5 bin dolar alsanız yılda 300 milyon dolar eder.
10 yılda 3 milyar dolar. 100 yılda 30 milyar dolar eder.
Açıkçası ben bir rantabilite göremedim.
Demek ki, bu projenin asıl rantı gemilerin geçişinde değil. Gemi geçişi işin halka gösterilen “havuç”u.
Demek ki, asıl rant, bu kanalın çevresindeki arazilerde, burada yapılacak inşaatlarda, şehirlerde. Gemiler işin süsü, boyası.
Orada mangır yok. Belli ki, kanalın çevresine yeni yeni şehirler kurulacak. Ciddi bir emlak rantı elde edilecek.
Projeyi kim veya kimler alacaksa, parayı buradan çıkaracaklar.
Gemiler büyük ihtimalle yine Boğaz’dan geçmeye devam edecek.
Projenin yerinin gizli tutulması ise ayrı bir acayiplik.
Bahane, rant sağlanmaması...
Ama asıl rantın gizlilikle sağlandığını unutuyorlar.
Bu arada kanalın iki ucuna birer Deniz Feneri yapılırsa şahane olur.
Rantın nerede olduğuna ışık tutarlar.

Görüldüğü gibi Fatih Altaylı' nın sözlerinin üzerine diyecek bir şey yok.

Ama dedim ya, RTE kendisine oy veren veya vermeye eğilimli seçmenin bu tür hesaplara girmediğini, hatta bu tür hesapları yapanları okumadıklarını çok iyi biliyor.

Ayrıca, RTE ve ekibi hiç bir zaman bir rakibin önünde veya muhalif gazetecilerle bir araya gelip canlı yayınlara katılmadığı için rahatlar. Her yalanı yüzleri kızarmadan söyleyebiliyorlar.

Ben bu satırları yazarken RTE Muş' ta seçim mitingi yapıyordu. Ve orada büyük alkış alan bir laf etti. Dedi ki; "Ergenekon' dan medet uman CHP zihniyetiyle, faili meçhuller aydınlatılamaz, aydınlatılmasını istemezler"...

Bunu diyen adam, CHP' nin en az bir düzine faili meçhulleri araştırma komisyonu kurulması önerisi AKP oyları ile ret edilmiştir.

Yine bu satırları yazarken, Kemal Kılıçdaroğlu ise Hatay' dan RTE' ye çağrı yapıyordu: "SSK' yı batırdığımı söylüyorsun. İstediğin kadar Bakanını, istediğin Sosyal Güvenil uzmanlarını, istediğin gazetecileri, istediğin televizyon kanalında karşıma çıkar. Söz veriyorum, SSK olayından başka konulara da girilmeyecek. Çıkabilir misiniz benim karşıma?"

Çıkmayacaklarını elbette biliyoruz.

Hiç yorum yok: