Perşembe, Aralık 11, 2014

Köpekleşme'nin Osmanlıcası - Bekir Coşkun

“İsteseniz de, istemeseniz de Osmanlıcaya geçiyorsunuz” diyorlar ama…
Yine olmayan şeye geçiyoruz…
“Osmanlıca” diye bir dil yok…
*
Türkçenin Arap harfleri ile yazılmasıdır o…
Ki bu bahane ile çocuklara Arap harflerini öğretecekler, sen de sanacaksın ki “Osmanlıca” öğreniyor çocuk…
Eve gelince sorarsınız sofrada:
“Osmanlıca çatal nasıldı?…”
“………?”
*
193 milletten insanın bulunduğu Birleşmiş Milletler’de git Osmanlıca söz iste…
Çay getirirler…
Ya da dünya borsasına girip Osmanlıca petrol hissesi almaya kalk, Meksika’da otopark sahibi olursun…
Yani öyle bir dilin olmadığı, sadece “mezar taşlarını okumaya yarayacağından” da belli değil mi?..
*
Sonra…
Latin harflerine geçilince, o yandaş bilim adamının (!) dediği “köpekleşme” dönemi oluyor zaten işte:
Sakarya Meydan Muharebesi’nde askerin başına çuval geçirdiler…
Dumlupınar’da komutan siperdeki askere “Bak ben sana söyleyeyim Hüseyin, Yunanlı görürsen görme gitsin…” dedi…
Antep’te, Urfa’da, Maraş’ta yol denetimini, trafik kontrolünü, vergi toplama işini Fransız’a bıraktılar köpekleşenler…
Düşman Sivrihisar’a geldiğinde Atatürk ve arkadaşları “Başımıza bomba düşerse ya” diye Hollanda’dan patriot füzeleri getirttiler…
Ve İsmet Paşa gitti Lozan’da dedi ki:
“Delikten süpüreceğinize, kullanın işte…”
*
Şanlı bir savaşın ardından harf, dil, kültür devrimlerini utanmadan “köpekleşme” sayanların, aynı günlerde “Osmanlıcayı” diriltmeye çalışmaları boşuna değil…
Yaşatmak istedikleri kendi karanlıkları…
*
Neyse ki biz Osmanlıca bilmeden de mezar taşlarını okuyabiliyoruz…
Sultan da olsan orada er geç “El fatiha” diyor

Hiç yorum yok: