Hiç ummadığınız biri, hiç ummadığınız yerde öyle bir laf eder ki!
Mesela bir Alman köylüsünün imparatora ya da başbakana söylediği gibi...
Bir kamulaştırma davasıdır, köylü haklı olduğunu sanır, şöyle der:
“Berlin’de hakimler var!”
Bu söz yıllar yılı dillerden düşmez, hukuk devletinin, yargının ve kavramların simgesi olmuştur.
***
Geçenlerde bir Anadolu köylüsünün de, hakime “ben para pul peşinde değilim, hak hukuk peşindeyim!” demesi gibi...
Ziya Paşa, “terkib-i bend”de, der ki:
“Hiç ummadığın keşfeder esrar-ı derunun
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?”
Bu da o sözlerden biridir...
***
Geçenlerde, Çağlayan’daki adliye sarayının önünde beş çocuklu bir kadın vardı: Merhamet Sarıçiçek...
Taksim Gezi olaylarında kocası tutuklanmıştı, örgüt kurup olaylara karışmaktan sanıktı, seyyar bayrakçı!!!
***
Merhamet Hanım gayet düzgün konuşuyordu:
“Evet, biz örgütüz, yedi kişilik bir örgütüz! O örgütün başı içeride, ben ve beş çocuğum dışarıda.”
Kara mizahın, acı mizahın alası buydu...
Merhamet Hanım devam ediyordu:
“Biz otuz yıldan beri bayrak satarız... Parti mitingleri bizim işyerimizdir. Bugün kazanıp ertesi gün yeriz.”
***
Merhamet Hanım’ın ağzı da laf yapıyor, mantığı da sağlam:
“Geçenlerde Kazlıçeşme’deki AK Parti mitinginde kocam bayrak sattı.
Türk bayrağı... O zaman kimse sesini çıkarmadı, şimdi yine Türk bayrağı sattı içeride...”
***
Merhamet Hanım, günceli de izliyordu:
Bu olay yıllar sonra, Türk bayrağı satanı bile tutukladılar, diye...
Hele hele örgüt iddiası!
***
Merhamet Hanım neredeydi?
Adalet sarayının önünde...
Yakıştı mı?
Bize kalırsa da tam uygun!
Yakıştıramıyorsanız, bu da “Merhamet Hanım”ın günahı değil!
Ya kimin?
“Palacı”ya sorun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder