Perşembe, Eylül 25, 2014

Milli Sporumuz: Kitap Okuma

TRT Çocuk kanalında Mancınık adında bir yarışma programı var. Küçük yaşta çocuğu olanlar bir şekilde izlemiş olabilirler. 9-10 yaşındaki çocuklar kendi aralarında eğlenceli bir bilgi yarışmasında kozlarını paylaşıyorlar. Birkaç kez izlediğim bu programa katılan çocukların, kimisi oldukça olgun, kimisi heyecanlı, kimisi hazır cevap, kimisi bitse de gitsek edasında, kimisi hırslı  davranışlar sergiliyorlar.

Yarışmacı yavrular çeşit çeşit ama neredeyse hepsinin tek ortak yönü var: "boş zamanlarında en çok kitap okumayı" seviyorlar.

Ben kendimi bildim bileli çocukların en çok sevdiği aktivite kitap okumak oldu nedense. Elbette gerek basılı, gerekse elektronik kitap ve dergilere erişim ve satın almak gücü benim çocukluğuma göre çok gelişmiş olsa da, bir Kargı Halk Kütüphanesinin bile 1980'li yıllarda gerçekten çocuklarla dolu olduğu günlere bakıyorum, bir de şimdiki halimize. Kütüphaneler, evinde uygun ortam olmadığı için ders çalışmaya gelen binlerce KPSS mağdurlarını ağırlıyor artık. Ama yine de çağ atladık, eski komünist Enstitü geleneğinden gelen, statükocu öğretmenler değil, özgürlükçü (sadece türbana) öğretmenlerle eğitiliyoruz. O nedenle, kütüphanelere de, kitap okumaya da gerek yok.

Konu ile ilgili en güncel araştırmalardan birisine göre Japonya'da yıllık kişi başı okunan kitap sayısı 25. Ülkemizde ise  0,1. Daha anlaşılır anlatayım, ülkemiz insanlarının ortalaması 10 yılda 1 kitap. Yani bir ortalama Japon'un bir yılda okuduğu kitap sayısına, ancak 250 yılda ulaşabiliyoruz.

Şimdi, bu istatistikler ortada iken, nasıl oluyor da En Milli Boş Zaman Sporumuz "kitap okumak" oluyor. Kitap kapağı veya fiyat etiketi okumak desek bile ben Japonya'ya yetişebileceğimizi sanmıyorum ama işin bir trajik yanı daha var ki üzerine kafa yorulmalı bence.

9 yaşındaki çocuğunun televizyon ekranlarında kendisini olduğundan farklı göstermesine (istisnalar var elbette, "en çok oyun oynamayı seviyorum" dedi birisi) ses çıkarmayan ebeveynlerin varlığı Tayyip Erdoğan'ın var olma sebeplerinden değil midir sizce de.

O nedenle değil midir ki İsmet Berkan gibi, bir taraftan Cern'deki Tanrı Parçacığı arama araştırmalarına methiyeler düzüp, zaman zaman kimsenin anlayamayacağı türden copy/paste makalevari yazılar dayarken, bir taraftan da "Kabataş'ta üstleri çıplak, deri pantolonlu, çişini türbanlı kadınların üzerine yapmaktan hoşlanan adamlar" ın var olduğuna inanabiliyoruz.




Hiç yorum yok: