TRT Çocuk kanalında
Mancınık adında bir yarışma programı var. Küçük yaşta çocuğu olanlar bir
şekilde izlemiş olabilirler. 9-10 yaşındaki çocuklar kendi aralarında eğlenceli
bir bilgi yarışmasında kozlarını paylaşıyorlar. Birkaç kez izlediğim bu
programa katılan çocukların, kimisi oldukça olgun, kimisi heyecanlı, kimisi
hazır cevap, kimisi bitse de gitsek edasında, kimisi hırslı davranışlar sergiliyorlar.
Yarışmacı yavrular
çeşit çeşit ama neredeyse hepsinin tek ortak yönü var: "boş zamanlarında
en çok kitap okumayı" seviyorlar.
Ben kendimi bildim
bileli çocukların en çok sevdiği aktivite kitap okumak oldu nedense. Elbette
gerek basılı, gerekse elektronik kitap ve dergilere erişim ve satın almak gücü
benim çocukluğuma göre çok gelişmiş olsa da, bir Kargı Halk Kütüphanesinin bile
1980'li yıllarda gerçekten çocuklarla dolu olduğu günlere bakıyorum, bir de
şimdiki halimize. Kütüphaneler, evinde uygun ortam olmadığı için ders çalışmaya
gelen binlerce KPSS mağdurlarını ağırlıyor artık. Ama yine de çağ atladık, eski
komünist Enstitü geleneğinden gelen, statükocu öğretmenler değil, özgürlükçü
(sadece türbana) öğretmenlerle eğitiliyoruz. O nedenle, kütüphanelere de, kitap
okumaya da gerek yok.
Konu ile ilgili en
güncel araştırmalardan birisine göre Japonya'da yıllık kişi başı okunan kitap
sayısı 25. Ülkemizde ise 0,1. Daha
anlaşılır anlatayım, ülkemiz insanlarının ortalaması 10 yılda 1 kitap. Yani bir
ortalama Japon'un bir yılda okuduğu kitap sayısına, ancak 250 yılda
ulaşabiliyoruz.
Şimdi, bu
istatistikler ortada iken, nasıl oluyor da En
Milli Boş Zaman Sporumuz "kitap okumak" oluyor. Kitap kapağı
veya fiyat etiketi okumak desek bile ben Japonya'ya yetişebileceğimizi
sanmıyorum ama işin bir trajik yanı daha var ki üzerine kafa yorulmalı bence.
9 yaşındaki
çocuğunun televizyon ekranlarında kendisini olduğundan farklı göstermesine
(istisnalar var elbette, "en çok oyun oynamayı seviyorum" dedi
birisi) ses çıkarmayan ebeveynlerin varlığı Tayyip Erdoğan'ın var olma
sebeplerinden değil midir sizce de.
O nedenle değil
midir ki İsmet Berkan gibi, bir taraftan Cern'deki Tanrı Parçacığı arama
araştırmalarına methiyeler düzüp, zaman zaman kimsenin anlayamayacağı türden
copy/paste makalevari yazılar dayarken, bir taraftan da "Kabataş'ta
üstleri çıplak, deri pantolonlu, çişini türbanlı kadınların üzerine yapmaktan
hoşlanan adamlar" ın var olduğuna inanabiliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder