Perşembe, Nisan 25, 2013

Gizli Tanık - Osman Yıldırım - ODATV

CHP Milletvekili Süheyl Batum, Odatv’nin gündeme getirdiği önemli bir detayı Meclis’te açıkladı.



Konu: Ergenekon davası mütalaası ve Danıştay sanıklarından Osman Yıldırım ile Gizli Tanık 9’un aynı kişi olması. Ve dahası; aynı kişinin verdiği ifadenin birbirini doğruluyor denerek kanıt diye sunulması…





İşte Süheyl Batum’un o açıklaması:



“Türkiye’de özellikle son dönemde, sürekli olarak hukuksuzluktan, adaletsizlikten, milli iradeye saygısızlıktan söz ediyoruz. Şimdi de hukuksuzluğun, adaletsizliğin tavan yaptığı, bir belgeyi açıklayarak, kamuoyuna duyurmak istiyorum.



Silivri hukuksuzluğunun son somut göstergesi, savcının esas hakkındaki mütalaasının 1169’uncu sayfasında açıkça ortada.



Danıştay saldırısını, Osman Yıldırım üzerinden, Alparslan Arslan’a, Veli Küçük’e ve oradan da İlhan Selçuk, Mustafa Balbay üzerinden, Ergenekon’a bağlayan tek kanıt iki tane ifade.



Bu ifadelerden biri sanık Osman Yıldırım’a ait. Diğeri ise “Gizli Tanık 9” kod adıyla ifadesine başvurulan bir gizli tanık.



Üstelik Savcı Mütalaasının 1169’uncu sayfasında aynen şöyle diyor: “Birbirlerinden habersiz olarak ifadeleri alınan, gerek ifadelerinin tarihi, gerekse soruşturma evrakındaki kısıtlama kararına göre birbirlerinin ifadelerini öğrenmeleri mümkün görülmeyen her iki tanığın, Alparslan Aslan ve Veli Küçük’ün….. buluştukları şeklindeki beyanlarının, Alparslan Aslan ile Veli Küçük’ün geçmişe dayanan bağlantısı bulunduğunu gösterdiği anlaşılmaktadır.”



Savcıya göre neymiş? Her iki tanık yani Osman Yıldırım ile Gizli Tanık 9 birbirlerini tanımıyormuş. Birbirlerinin ifadelerini öğrenme imkanları da yokmuş.



Oysa “Gizli Tanık 9” adıyla ifade veren tanık, Osman Yıldırım’dan başkası değil.



Yani aynı kişi ifade vermesine rağmen, savcı, “İki tanığın birbirlerini tanıma imkanlarının bulunmadığından, birbirlerinin ifadelerini öğrenmelerinin mümkün olmadığından” söz ediyor.



Gerçekleri açıkça saklayan bir savcı. Gerçekleri açıkça çarpıtan bir savcı. Hukuk belgesini somut hukuksuzluk silahına dönüştüren bir adalet anlayışı. Ve buna dayanarak sözüm ona yargılama yaptığını söyleyen bir Mahkeme Heyeti.



İşte size hukuksuzluğun adaletsizliğin bir resmi daha.



Buna karşın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantılarında bir madde önerdik;



“Yasama, Yürütme ve Yargı organları işlemlerinde ve kararlarında, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesini engellemekle yükümlüdürler. Bu esasa aykırı davranan kamu görevlileri, cezai ve hukuki açıdan doğrudan ve müştereken sorumlu olup, bu sorumluluk hiçbir şekilde kaldırılamaz.”



AKP temsilcileri bu maddeyi açıkça reddettiler. Yani “Hukuksuzluğun, adaletsizliğin resmini çizen” somut örnekleri bile kabul etmiyoruz, varsın yargıçlar, savcılar hukuksuz olsunlar, onlar bize gerekli dediler.



Hiç yorum yok: