Çarşamba, Şubat 26, 2014

Son Bir Günde Öğrendiklerim - Mustafa Mutlu

"Alt tarafı bir gün"demeyin; bazı günler vardır ki yıllarca öğrenemediklerinizi bir günde öğrenirsiniz, örneğin ben 24 Şubat 2014 Pazartesi 19:00'dan sonraki 24 saatte o kadar çok şey öğrendim ki...

¦ Yıllardır terör estiren birinin, aslında tahmin ettiğimden çok daha fazla korktuğunu öğrendim.
¦ Her zaman avazı çıktığı kadar bağırmadığmı, "para" söz konusu olduğunda sesini kısabildiğim öğrendim.
¦ Kısık sesle konuşunca dinlenemeyeceğini sanacak kadar cahil olduğunu öğrendim.
¦ Devletin gizli işlerinde kullanması için kendisine tahsis edilen "kriptolu" telefonu, oğluyla pis işlerini konuşmak için kullandığını öğrendim.
¦ Sabahın sekizinde oğlunu arayıp, "Oğlum senin evinde ne var, ne yok" diyebilecek kadar evlat sevgisiyle yanıp tutuştuğunu; ama oğlunun, "Senin paraların var baba" yanıtını verecek kadar "dombira" olduğunu öğrendim!
¦ Para birimlerini bile bilmediğini ve paradan söz ederken "şey" dediğini öğrendim.
¦ Bir babayla oğlunun, haram para konusunda konuşmaya başlamadan önce bile birbirlerine "Selamünaleyküm" diyebildiklerini, yani Allah'tan korkmadıkları gibi bir de utanıp sıkılmadan onun adını ağızlarına alabildiklerini öğrendim.
¦ Bursla okuyacak kadar muhtaç bir evladın, çok değil on-on beş yıl içinde 30 milyon eurodan (90 milyon lira) "bir miktar" diye söz edebilecek kadar zenginleşebileceğini öğrendim.
¦ Yirmi yıl önce "Babalar çocuklarından değil, çocuklar babalarından hırsızlığı öğrenir" diye ahkam kesen siyasetçinin; tüm sülalesini suç ortağı haline getirebileceğini öğrendim.
¦ Bazı siyasetçi evlerinde sıradan bir banka şubesindekinden bile çok daha fazla para bulunabileceğini öğrendim.
¦ İki kuruş para vermemek için yıllardır arkadaş evlerinde ya da otellerinde tatil yapan birinin, başı sıkışınca arkadaşlarına arabalar dolusu parayı kayıtsız kuyutsuz gönderecek kadar "yüce gönüllü" hale dönüşebileceğini öğrendim.
¦ "Sıfırlarken" bile büyük sorun yaşadıkları o kadar parayı, kaç günde, ayda ya da yılda, o evlere nasıl taşıdıklarını merak etmemem gerektiğini öğrendim.
¦ Hakkındaki bir ses kasedini "Bunlar alçakça bir montaj"diye yalanlayan birinin, "O sesler bize ait değil" diyememesinin, aslında o kasetlerin doğruluğunu itiraf etmesi anlamına geldiğini öğrendim.
¦ Kefenin cebi olmadığını biliyordum ama... Birilerinin bunu bile öğrenemediğini öğrendim.
¦ Böylesine büyük bir skandal karşısında bile kimsenin bir şey yapamadığını görünce; bu ülkede erkler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi kavramların sizlere ömür olduğunu bir kez daha öğrendim.
¦ Gitmez sanılan birilerinin bile "gidici" olabileceğini öğrendim.
¦ O kasedi çekip bugün piyasaya sürenlerin de en az o kasettekiler kadar tehlikeli olduklarını ve onlardan da mutlaka kurtulmak gerektiğini öğrendim.
¦ Her şeye rağmen, en kötü günlerde bile bu ülkeden umut kesmemek gerektiğini öğrendim.
Bakalım önümüzdeki günlerde daha neler öğreneceğim?
SANSÜRE ÇARE!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan'a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları internetten kısa bir sürede silindi.
Peki ne oldu?
İnterneti sansürleyenler, halkın ağzını bantlayamadı.
Birçok vatandaş, telefonlarının hafızalarına kaydettikleri bu görüşmeyi toplu taşıma araçlarında yüksek sesle dinletirken görüldü! Dolmuşta, otobüste, metroda, metobüste, vapurda yolculuk yapan çok sayıda vatandaş bu yöntemi tercih etti.
Sözüm sansürcülere: Halkın yaratıcılığı karşısında hiçbir yasağınızın beş kuruşluk hükmü olamaz!

Söz, AKP'li seçmende!

Ne yalan söyleyeyim; sağduyu konusunda AKP'nin yönetici kadrosundan çok da umutlu değilim: Bir bölümü zaten gırtlaklarına kadar pisliğe batmış durumda; diğerleri ise biat kültürünün gereğini yerine getirmenin telaşında...

Ancak ben, "Bunlar dindar adamlar. Hırsızlık yapmazlar, fakirin fukaranın parasını yemezler" diye bu partiye oy veren sıradan seçmene güvenmek istiyorum.

Çünkü her şey bu kadar açıkken yine de götürüp oylarını vereceklerini sanmıyorum.

Ve biliyorum ki... Herkes bu kadar kirlenmiş olamaz!

GÜNÜN İSYANI!

Erdoğan'lara ait ses kaydı internete düşünce AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten bir twit atmış ve kayıtları yalanlamış. Çünkü Erdoğan, kayıtlarda kızı Sümeyye'yi soruyormuş; oğlu da, "Yanımda" diyormuş ama... Bu, mümkün değilmiş. Çünkü Sümeyye Erdoğan, o gün Konya'daymış. Cuma İçten, "Sazan olmak bir ayrıcalık" notuyla Sümeyye'nin Konya'da olduğunu gösteren bir de fotoğraf yayınlamış... Gelin görün ki paylaştığı fotoğrafın bir yıl öncesine ait olduğu ortaya çıkmış. İsyanım Cuma Bey'e: Sana sazan bile demeyeceğim; sazanlara haksızlık olur!

Hiç yorum yok: