"Alt tarafı bir gün"demeyin; bazı günler vardır ki yıllarca öğrenemediklerinizi
bir günde öğrenirsiniz, örneğin ben 24 Şubat 2014 Pazartesi 19:00'dan sonraki 24
saatte o kadar çok şey öğrendim ki...
¦ Yıllardır terör estiren
birinin, aslında tahmin ettiğimden çok daha fazla korktuğunu öğrendim.
¦ Her
zaman avazı çıktığı kadar bağırmadığmı, "para" söz konusu olduğunda sesini
kısabildiğim öğrendim.
¦ Kısık sesle konuşunca dinlenemeyeceğini sanacak
kadar cahil olduğunu öğrendim.
¦ Devletin gizli işlerinde kullanması için
kendisine tahsis edilen "kriptolu" telefonu, oğluyla pis işlerini konuşmak için
kullandığını öğrendim.
¦ Sabahın sekizinde oğlunu arayıp, "Oğlum senin
evinde ne var, ne yok" diyebilecek kadar evlat sevgisiyle yanıp tutuştuğunu; ama
oğlunun, "Senin paraların var baba" yanıtını verecek kadar "dombira" olduğunu
öğrendim!
¦ Para birimlerini bile bilmediğini ve paradan söz ederken "şey"
dediğini öğrendim.
¦ Bir babayla oğlunun, haram para konusunda konuşmaya
başlamadan önce bile birbirlerine "Selamünaleyküm" diyebildiklerini, yani
Allah'tan korkmadıkları gibi bir de utanıp sıkılmadan onun adını ağızlarına
alabildiklerini öğrendim.
¦ Bursla okuyacak kadar muhtaç bir evladın, çok
değil on-on beş yıl içinde 30 milyon eurodan (90 milyon lira) "bir miktar" diye
söz edebilecek kadar zenginleşebileceğini öğrendim.
¦ Yirmi yıl önce
"Babalar çocuklarından değil, çocuklar babalarından hırsızlığı öğrenir" diye
ahkam kesen siyasetçinin; tüm sülalesini suç ortağı haline getirebileceğini
öğrendim.
¦ Bazı siyasetçi evlerinde sıradan bir banka
şubesindekinden bile çok daha fazla para bulunabileceğini öğrendim.
¦ İki
kuruş para vermemek için yıllardır arkadaş evlerinde ya da otellerinde tatil
yapan birinin, başı sıkışınca arkadaşlarına arabalar dolusu parayı kayıtsız
kuyutsuz gönderecek kadar "yüce gönüllü" hale dönüşebileceğini öğrendim.
¦
"Sıfırlarken" bile büyük sorun yaşadıkları o kadar parayı, kaç günde, ayda ya da
yılda, o evlere nasıl taşıdıklarını merak etmemem gerektiğini öğrendim.
¦
Hakkındaki bir ses kasedini "Bunlar alçakça bir montaj"diye yalanlayan birinin,
"O sesler bize ait değil" diyememesinin, aslında o kasetlerin doğruluğunu itiraf
etmesi anlamına geldiğini öğrendim.
¦ Kefenin cebi olmadığını biliyordum
ama... Birilerinin bunu bile öğrenemediğini öğrendim.
¦ Böylesine büyük bir
skandal karşısında bile kimsenin bir şey yapamadığını görünce; bu ülkede erkler
ayrılığı, hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi kavramların sizlere ömür olduğunu
bir kez daha öğrendim.
¦ Gitmez sanılan birilerinin bile "gidici"
olabileceğini öğrendim.
¦ O kasedi çekip bugün piyasaya sürenlerin de en az
o kasettekiler kadar tehlikeli olduklarını ve onlardan da mutlaka kurtulmak
gerektiğini öğrendim.
¦ Her şeye rağmen, en kötü günlerde bile bu ülkeden
umut kesmemek gerektiğini öğrendim.
Bakalım önümüzdeki günlerde daha neler
öğreneceğim?
SANSÜRE ÇARE!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal
Erdoğan'a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları internetten kısa bir sürede
silindi.
Peki ne oldu?
İnterneti sansürleyenler, halkın ağzını
bantlayamadı.
Birçok vatandaş, telefonlarının hafızalarına kaydettikleri bu
görüşmeyi toplu taşıma araçlarında yüksek sesle dinletirken görüldü! Dolmuşta,
otobüste, metroda, metobüste, vapurda yolculuk yapan çok sayıda vatandaş bu
yöntemi tercih etti.
Sözüm sansürcülere: Halkın yaratıcılığı karşısında
hiçbir yasağınızın beş kuruşluk hükmü olamaz!
Söz, AKP'li seçmende!
Ne yalan söyleyeyim; sağduyu konusunda AKP'nin
yönetici kadrosundan çok da umutlu değilim: Bir bölümü zaten gırtlaklarına kadar
pisliğe batmış durumda; diğerleri ise biat kültürünün gereğini yerine getirmenin
telaşında...
Ancak ben, "Bunlar dindar adamlar. Hırsızlık yapmazlar, fakirin
fukaranın parasını yemezler" diye bu partiye oy veren sıradan seçmene güvenmek
istiyorum.
Çünkü her şey bu kadar açıkken yine de götürüp oylarını
vereceklerini sanmıyorum.
Ve biliyorum ki... Herkes bu kadar kirlenmiş
olamaz!
GÜNÜN İSYANI!
Erdoğan'lara ait ses kaydı internete düşünce AKP
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten bir twit atmış ve kayıtları yalanlamış. Çünkü
Erdoğan, kayıtlarda kızı Sümeyye'yi soruyormuş; oğlu da, "Yanımda" diyormuş
ama... Bu, mümkün değilmiş. Çünkü Sümeyye Erdoğan, o gün Konya'daymış. Cuma
İçten, "Sazan olmak bir ayrıcalık" notuyla Sümeyye'nin Konya'da olduğunu
gösteren bir de fotoğraf yayınlamış... Gelin görün ki paylaştığı fotoğrafın bir
yıl öncesine ait olduğu ortaya çıkmış. İsyanım Cuma Bey'e: Sana sazan bile
demeyeceğim; sazanlara haksızlık olur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder