DENİZ Baykal'ın o malum "kaset"i internete düşmüş, Akit adlı gazetenin internet
sitesinde büyük bir harala gürele ile yayınlanmıştı.
Ben o zaman...
Şu
iki şeyin altını çizmiştim:
BİR: Deniz Baykal'ın özel alanına kamera
yerleştirilmesi, dört dörtlük bir alçaklıktır. Bu alçaklığı yapanlara lanet
olsun.
İKİ: Ancak yapılan ne denli büyük bir alçaklık olursa olsun...
Bu kaset yok sayılamaz. Baykal istifa etmelidir.
Ortada...
Akçalı
bir iş yoktu. Hırsızlık yoktu. Rüşvet yoktu. "Çıkar elde etme" yoktu. Pazarlık
yoktu. "Kamu malı" yoktu.
"Para pul" yoktu.
Peki ne vardı?
Bir
siyasetçi için kabul edilemez bir "görüntü" vardı.
O "görüntü" ortaya
çıktıktan sonra o makamda kalınamazdı.
Başta ben olmak üzere...
Onlarca köşe yazarı Deniz Baykal'ı istifaya davet ettik.
Neden?
"Kaset" yüzünden.
¦ O "kaset'in alçakça yöntemlerle elde edildiğini
bildiğimiz halde bunu yaptık.
¦ O "kaset' in Baykal'ın özeliyle ilgili olduğunu bildiğimiz halde buııu
yaptık.
¦ O "kaset' te kamu malına el uzatmak türünden toplumu ilgilendiren
bir durum olmadığı halde bunu yaptık.
Deniz Baykal da çağnya karşılık verdi.
Gereğini yaptı.
"Montaj" sözünün arkasına saklanmadı.
"Paralel" yapı"
demedi.
"Alçaklığa prim vermem" demedi. "Bu benim özelim" demedi.
Bastı
istifayı, ödedi bedelini.
Baykal'ın kasedi karşısında "şahin"
kesilen, "derhal istifa etmeli, başka çare yok" diyen, cesur ve korkusuzca
hareket eden bizler...
Şimdi Başbakan'ın kasedi" karşısında...
¦
"İstifa" kelimesini aklımızın ucundan bile geçiremiyoruz ya...
¦ Kekeleyip
duruluyoruz ya...
¦ Mırın kırın edip duruyoruz ya...
¦ "Doğru mu değil
mi tam olarak bilmiyoruz" diye yazıp çiziyoruz ya...
Bu da bizim büyük
ayıbımızdır.
Yatacak yerimiz yok bizim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder