Perşembe, Kasım 22, 2012

Hurafeler - Özdemir İnce

Haziran ayında yazıp bazı güncel nedenlerle yayınlamayı ertelediğim bir yazıyı, yazma işkencesinden kurtulmak için artık yayınlıyorum:


Dikkatli BirGün gazetesi. 1 Haziran 2012 tarihli Milli gazetede Mevlüt Ozcan imzasıyla yayınlanan bir yazıyı hepimizin yararlanması için alıntılamış. BirGün gazetesi ‘Küresel krizin hayatın her alanında kendini hissettirdiği bir dönemde Milli Gazete’de çıkan ‘Neden rızık darlığı çekeriz’ başlıklı yazıda ‘Kapital’e taş çıkartacak değerlendirmeler bulunuyor” diyor. BirGün gazetesinin ironik bir havayla sunduğu yazıyı birçok bakımdan ciddiye alıyorum. İzin verirseniz bu önemli yazıyı sakatlamadan aktarmak istiyorum:

‘Muhterem Müslümanlar’

‘Çoğumuz rızık darlığı çekeriz. Rızık darlığı çekmeyenlerimiz de, çevremizde bu darlıktan dolayı çok sıkıntı çeken insanları müşahede ederiz. Eğer hassasiyet sahibi bir mü’min isek onların sıkıntılarını omuzlarımızda daima taşırız. Bundan dolayı da, yardımcı olabileceklerimize elimizden geldiği kadar yüklerini hafifletiriz. Rızık darlığının çeşitli sebepleri vardır. Bu konuda şu hadis¡ şerif çok dikkat çekicidir. Peygamberimiz buyurmuştur ki:

• Kaderi ancak dua geri çevirir.
• Ömürde iyilik ziyadeliğe sebep olur.
• Kişi muhakkak işlediği günah sebebiyle rızıktan mahrum olur.

Şunu anlıyoruz: Günah işlemek rızıktan mahrum olmanın sebebidir.

• Yalan söyleyen fakirlikten kurtulmaz.
• Çok uyumak fakirlik getirir
• Çıplak idrar yapmak,
• Cünüpken yemek, içme
• Soğan, sarımsak kabuklarını yakmak
• Anne - babayı üzmek,
• Namaz için gevşeklik etmek.
• Dilencinin parasını bozmakveya bozuk parasını alıp bütünlemek.
• Yiyecek içeceklerin üstünü açık bırakmak,.
• Kırık tarakla taranmak,
• Belden aşağı giyilen elbiseleri ayakta giymek,
• Anne babaya dua etmemek,
• Cimrilik yapmak.
• İsraf etmek,
• Dini vazifeleri yaparken gevşek davranmak...
• Sabah uykusu diye uyumak...

bunlar rızık darlığı sebepleridir. Muhterem Müslümanlar! Rızkı daraltan şeylerden bazılarını sizlerle paylaştım. Tecrübelerimle sabittir ki, bu hususlar fakirlik (geçim darlığı sebeplerindendir.) Daha çok sebepler var. Bizatihi onları müşahede etmediğimden sizlerle bu kadarını paylaştım.”

Dikkatimi çeken noktalar:

Değerli okurlar! Kuran’dan istediğiniz ayeti okuyun, bizim memleketin Müslümanları ayetleri akıllarında tutamazlar ama Mevlüt Özcan’ın tavsiyelerinin tamamını akıllarında tutarlar ve bunlara inanırlar. Mevlut Özcan’ın tavsiyelerinin büyük bir bölü mü ahlaki açıdan doğru görünüyor ama benim aklımın almadığı birkaç tavsiye de var:

- ‘Yalan söyleyen fakirlikten kurtulamaz’:
Ama zenginlerin yüzde 99.99’u sabahtan akşama yalan söyleyerek zenginliklerine zenginlik katıyorlar.
- ‘Çıplak idrar yapmak’:
Erkekler için çömelerek işemenin tavsiye edildiğini biliyordum ama şu çıplaklık işini bilmiyordum.
- ‘Cünüpken yemek, içmek’:
Gençlerimizin epeycesi “cünüb”ün ne anlama geldiğini bilmez. Cünüblük cinsel ilişkiden ya da Şeytan aldatmasından sonraki durumdur, ki mutlaka yıkanmak ve gusül abdesti almak gerekir. Bence de cenabet olduktan sonra yıkanmak insanı rahatlatır ama zenginlerin büyük bir çoğunluğu cünüb gezip zenginliklerine zenginlik katıyorlar. Bu nasıl iş?

Ya öteki tavsiyeler:

Dilencinin parasını bozmak ya da bütünlemek; kırık tarakla taranmak; belden aşağı giyilen elbiseleri ayakta giymek?

Bunlar tavsiyelerin ciddiyetini zedeliyor.

Bu türden hurafelere giren epeyce seçkin hurafeler de var: Bunlardan birini Uğur Dündar Sözcü (15.06.12) gazetesinde aktarıyor. Yıl 1993... Cumhurbaşkanı Özal, Anıt Mezar’ına defnedilmiş... Cenaze töreninden yaklaşık 3-4 ay sonra Ahmet Özal (kendince) çok önemli bir haber için Uğur Dündar’ı arıyor. Meslektaş kardeşimiz, Ahmet Özal’ı şaşkınlık içinde dinliyor:

"Anıt Mezar’ın o kısa süre içinde törene yetiştirilmesi adeta imkansızdı. Ancak birden bire çalışan işçilerin arasında ak saçlı, sakallı, nur yüzlü biri belirdi! Onu hiç kimse tanımıyordu. Sanki ışınlanmış gibiydi! işçilere nasıl çalışmaları gerektiğini söylüyor, hatta bazı güç işleri, yaşından beklenmedik bir çeviklikle yapıyordu. Onun inanılmaz çabalarıyla ‘Anıt Mezar’ törene yetişti. Ama nur yüzlü. ak sakallı yaşlı, geldiği gibi aniden ortadan kayboldu! Işınlanıp gidiverdi.”

Uğur Dündar, Ahmet Özal’ın anlattıklarını ne diyeceğini şaşırarak dinledikten sonra “Peki elinizde belgesel çekimlerde bu nur yüzlü ihtiyarın görüntüleri var mı?” diye soruyor. Ahmet Özal, “Aradık taradık bulamadık. Herkes var, bir tek o yok! Demek ki kameralar onun görüntüsünü kaydedememiş! diye cevap vermiş. Uğur Dündar, o günden bu yana, “ermiş”in, yani Hızır Aleyhisselàm’ın görüntüsünü bekliyor.

Bir başka örnek

Necip Fazıl Kısakürek mutsuz ve kederler içinde, 1934 yılında bir gün vapurla Asya’dan Avrupa tarafına geçiyor. Karşısında oturan ve Ahmet Özal’ın ermişine benzer bir pîr-i fânî, “Ustad”a Şeyh Abdüihakim Arvasi’yi (1860-1943) ziyaret etmesini söylüyor. Ardından sanki kuş olup uçuyor. N. F. Kısakürek, “Hızır”ın tavsiyesini yerine getiriyor. Gerisini biliyorsunuz: Şeyh Abdülhâkim Arvasi’nin (1860-1943) müridi olup kumar illetinden ve sefâhattan kurtulup başta Abdullah Gül ve R. T. Erdoğan olmak üzere AKP iktidarının mürşidi oluyor.

Hiç yorum yok: