Çarşamba, Kasım 14, 2012

Sevgili Dostumdan...


Müşteri bankacı ilişkisinin dostluğa dönüşebildiğini mesleğin ilk yıllarında duymuş ve görmüştüm. Ne var ki, bizim meslekte müşteri ile dostluğun yan yana gelmemesi gerektiğine inanılır. Profesyonel ilişkiyi zedeleme ve güvenlik sebepleri ile.

Ve fakat, bazen öyle insanlarla tanışırsınız ki, mıknatıs gibi kendine çeker insanı... Sigara gibi alışkanlık yapar. Duymak istersin arada sesini. Duyamasan da adını zikredersin boş kaldığın bazı zamanlarda...

İşte öyle biri Müslüm abi benim için... Müslüm Özcan' dır tam adı, ama adı yetmez tanımlamak için bu adamı. Gerçekten Öz bir Can' dır benim için. Ayrıca kırılmaz bir cam'dır aynı zamanda. Öyle kolay kolay kırılmaz insanlara, hayata. Ya da ben öyle bilir, böyle tanırım kendisini.

Siz de yeter ki can olun karşısında, mutlaka sever sizi göstermese de...

Dostumun Mevlana' dan olduğunu belirterek gönderdiği bir yazıyı eklemek içindi bütün bu girizgah, daha fazla uzatmadan ekleyelim yazıyı gitsin yüreklere.

Teşekkür ederim Müslüm Abi...

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içindeiyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi... Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadarönemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...

Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
Gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha elsürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da"lezzet" kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya...
Kalp durur... Akıl unutur...
Ben dostlarımı ruhumla severim.

O ne durur, ne de unutur ...   20 Ocak 2011 Perşembe

Hiç yorum yok: