Perşembe, Mayıs 23, 2013

12 Eylülden günümüze Türkiye aynı ülke! - Mehmet Yılmaz

MEHMET Baransu, Taraf gazetesindeki köşesinde aşağıdaki cümleyi yazalı bir buçuk yıla yakın zaman geçti: "AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre'ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye'ye neden getirildiğini de doğrusu merak ediyorum." Savcılıklar bu iddiayı ciddiye almadı, nasıl ciddiye alsınlar ki, önlerindeki örnek Deniz Feneri soruşturmasını yürüten üç savcının başına gelenlerdir.


Görevden alındılar, az kalsın hapishaneye de tıkılacaklardı! MASAK deseniz zaten hükümete bağlı bir kurum, hükümetten bir işaret gelmeden böyle bir iddianın üzerine gidemezdi.

Hatırlar mısınız bilemiyorum, 12 Eylül'ün en şiddetli günlerinde ABD'de Lockheed Skandalı patlak vermişti.

Lockheed şirketinin askeri uçaklarını satabilmek için dünyanın dört bir yanında rüşvet dağıttığı ortaya çıkmıştı. Rüşvet dağıtanlar ABD'de, rüşveti yiyenler de kendi ülkelerinde yargılandılar, hapis cezalarına çarptırıldılar.

Dünya yüzünde bir tek ülkede Lockheed rüşvet skandali soruşturulamadı: Türkiye 12 Eylül'ün güçlü isimlerinin bu işe bulaştığı iddia ediliyordu ama Türkiye öyle bir dönemden geçiyordu ki hiçbir savcı bu dosyanın kapağını açmaya cesaret edemedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Başbakan adına kavga eden AP Sosyalist Grup Başkanı Swoboda'nın kansının da yönetici olarak sorumlu olduğu Siemens rüşvet skandali da tıpkı Lockheed gibi dünya yüzünde bir tek bu ülkede soruşturulamadı.

Bir bakanın, rüşvet dağıtmak için Türkiye'ye gelen firma yetkilisiyle yemek yediğini Münih Savcılığı tespit etti ama hiçbir savcı cesaret edip de "Şu dosyayı bana da yollayıverin, ben de burada bakayım, kimler rüşvet yemiş" diyemedi.

12 Eylül dönemiyle, bu dönem, bu açıdan ne kadar da çok birbirine benziyor! Her dönemin bir baş hırsızı var, kim olduğunu herkes biliyor, "damda gezip, miyav diyor" ama kimse ona dokunamıyor.

Hiç yorum yok: