Perşembe, Eylül 26, 2013

Ahmet Hakan Gerçek Bir Müslüman Değildir - Fatih Yaşlı

"Ahmet Hakan Gerçek Bir Müslüman Değildir" şimdi ben oturup, yazının başlığına uygun bir şekilde, Ahmet Hakan'ın 'gerçek' bir Müslüman olmadığını anlatan bir yazı yazsam ya da herhangi birinin gerçek milliyetçi, muhafazakâr, liberal, Budist vesaire olmadığını anlatan bir yazı yazsam, olur mu?

Olmaz elbette. Niye olmaz, peki?

Kendini sosyalist olarak tarif eden bir insan olarak, kimin gerçek Müslüman ya da liberal, kimin gerçek Hıristiyan ya da muhafazakâr olduğunu söylemeye hakkım yoktur da. ondan! Ayrıca; bir sosyalist olarak, sadece kendisine sosyalist diyen birinin 'sosyalistliğinin gerçek olup olmadığını' tartışabilirim ancak: bir sağcının hakiki sağcı olup olmadığı meselesi üzerine ise bir şey söyleyemem; çünkü bir sosyalist olarak ideal sağcılığın kriterlerini belirleyip, buna uygun davranmayanlara "Siz gerçek sağcı değilsiniz" demem tam bir saçmalık olur.


Oysa Türkiye'de, İslamcısından liberaline, milliyetçisinden muhafazakânna kadar uzanan bir çizgide, her önüne gelen, kendince bir ideal sol, gerçek sol tanımı yapabilmekte ve buna uygun olmadığını düşündüklerinin de solculuğunu sorgulayabilmektedir.
Böylesi bir garabetin son örneğini Ahmet Hakan sergiledi, zaten yazının yazılma sebebi de bu.

Ahmet Hakan, Sol gazetesinin bir haberinden yola çıkarak, Sol'un yaptığı şeye solculuk denemeyeceğini, bunun solculuk adına din düşmanlığı yapmak anlamına geldiğini, hatta buna yobazlık ve gericilik denmesi gerektiğini söyledi, Hürriyet'teki 24 Eylül tarihli yazısında.

Sosyalist olmayan birinin 'Sol Standartları Enstitüsü Müdürü' misyonunu üstlenip, Sol gazetesinin solculuğunu tartışmasının saçmalığı zaten baki ama biz yine de ileri sürülen iddiaları tartışmaya çalışalım.

Neyi haber yapmış gazete? Başbakan Erdoğan'ın "Peygamber efendimiz Tek Önder, Rehber ve hayatı bizim için izdir. Çocuklarımız seçmeli derslerini alırken buna dikkat edelim" açıklamasını. Bunu haber yapmış ve eleştirmiş.

Haksız mı peki? Haksız değil. Değil, çünkü; Başbakan konumundaki biri, hele bir de Erdoğan gibi her konuda son sözü kendisinin söylemesi gerektiğini düşünen biri, böyle bir söz söylediğinde, bu tavsiye anlamına gelmez, dayatma anlamına gelir ve bu hiçbir şekilde kabul edilemez.

Bunun dışında tartışılması gereken esas nokta: ilkokul çağındaki çocukların böylesi derslere maruz bırakılmalandır; pedagojik açıdan ilkokula giden bir çocuğun din içerikli dersler almasının kendisi başlı başına bir sorunken, bir de bunun bir tür dayatmaya dönüştürülmesi. herhangi bir şekilde savunulabilir değildir.

Ve elbette ki, normal hiçbir ülkede, hiçbir başbakan, öğrencilerin din dersi almaları gerektiğini tavsiye dahi edemez; bu, hem laiklik ilkesiyle çelişir hem de bireysel tercihlere müdahale anlamına gelir, çünkü.

Normal bir ülkede, hükümet mensuplarının bir tarikat şeyhine övgüler düzmesi de kolay rastlanır bir şey değildir. Said Nursî övgüsü, bakanlar ya da Ahmet Hakan için doğal olabilir; ancak 'Türkiye Siyasal Islamı'nın kurucu figürlerinden birine yönelik bir övgüyü, 'Siyasal İslam'ı siyaseten hasmı olarak görenlerin eleştirmesi asıl doğal olandır ve asıl bu yapılmazsa "Bunlar gerçekten solcu mu acaba" diye düşünülmesi gerekir.

Özetle, Sol gazetesi yapması gerekeni yapmış, denilmesi gerekeni demiştir. Bunun solculuk olup olmadığını tartışmak ise. Ahmet Hakan'a ya da solcu olmayan birine düşmez; bu, en fazla "sol dine nasıl bakmalı" tarzı sol içi bir tartışmanın parçası olabilir; Ahmet Hakan'ın ise, herhangi bir şekilde bu tartışmanın bir parçası olması mümkün değildir.

Hiç yorum yok: